Susurluk’tan bugüne! Aktörler değişti, düzen aynı kaldı
3 Kasım 1996’da Balıkesir’in Susurluk ilçesinde meydana gelen trafik kazası, Türkiye tarihine “bir otomobile sığan devlet” olarak geçti. Aradan 29 yıl geçmesine rağmen, o kazanın açığa çıkardığı devlet–siyaset–mafya üçgeni bugün hâlâ konuşuluyor.
3 Kasım 1996 gecesi, Balıkesir’in Susurluk ilçesinde seyir halindeki Mercedes marka bir otomobil, kamyona çarptı. Kazada Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ, aranmakta olan ülkücü Abdullah Çatlı ve Gonca Us hayatını kaybetti. Doğru Yol Partisi Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak ise yaralı olarak kurtuldu.
Kazada yaşamını yitiren Abdullah Çatlı’nın üzerinden “Mehmet Özbay” adına düzenlenmiş sahte kimlik çıkınca, Türkiye’de taşlar yerinden oynadı. Basit bir trafik kazası olarak başlayan olay, kısa sürede “devlet–mafya–siyaset üçgeninin” sembolüne dönüştü.
BİR DAKİKALIK AYDINLIK YETMEDİ

Kaza sonrası ortaya çıkan tablo, toplumun adalet duygusunu sarsacak kadar çarpıcıydı. Halk, “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” eylemleriyle her akşam ışıklarını yakıp söndürdü. Binlerce kişi tencere ve tava çalarak karanlık ilişkilerin aydınlatılmasını istedi.
TBMM’de kurulan “Susurluk Komisyonu” ve Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan “Kutlu Savaş Raporu”, devlet içindeki yasa dışı yapılanmaları açıkça ortaya koydu. Raporlarda, güvenlik birimleri içinde yasadışı güçlerin “terörle mücadele” gerekçesiyle suç ekonomisiyle iç içe geçtiği belirtildi.
“DEVLET SIRRI” PERDESİYLE KAPATILAN GERÇEKLER

Kazanın ardından dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar istifa etti ancak birçok soruya “devlet sırrı” gerekçesiyle yanıt vermedi. Yıllar sonra “Susurluk’ta devlet görev yaptı” diyerek bu yapıları adeta meşrulaştıran açıklamaları büyük tepki topladı.
Ağar hakkında “suç örgütü yöneticiliği” suçlamasıyla açılan davada 5 yıl hapis cezası verildi. Ancak 1 yıl 4 gün cezaevinde kaldıktan sonra denetimli serbestlikle tahliye edildi.
AYNI MASADA YENİ YÜZLER

Susurluk davasının üzerinden geçen yıllarda “derin yapıların” tamamen tasfiye edilmediği, sadece biçim değiştirdiği yönündeki iddialar gündemden hiç düşmedi.
Sedat Peker’in 2021’de yayımladığı videolarda dile getirdiği “devlet-mafya ilişkileri”, Mehmet Ağar ve Alaattin Çakıcı’nın Bodrum Yalıkavak Marina’daki fotoğrafları, Türkiye’nin 90’lardan bugüne uzanan karanlık ağını yeniden gündeme taşıdı.
Organize suç örgütlerinin bazı siyasi isimlerle yakınlığı iddiaları, kara para aklama, yasa dışı bahis ve uyuşturucu ticareti dosyalarıyla iç içe geçti. Avrupa Birliği ve FATF raporları, Türkiye’yi “kara para aklama riskinin yüksek olduğu ülkeler” arasında gösterdi.
YENİ NESİL ÇETELER, ESKİ YÖNTEMLER
Susurluk döneminde “faili meçhul cinayetler”, “silah kaçakçılığı” ve “devlet içindeki gizli yapılar” konuşuluyordu. Bugün tablo değişmiş değil; sadece biçim değiştirmiş durumda.
“Daltonlar”, “Redkitler”, “Anucurlar” gibi isimlerle anılan yeni nesil çeteler, hem Türkiye’de hem Avrupa’da faaliyet gösteriyor. Emniyet kaynakları, bu yapıların dijital ağlar üzerinden büyüyüp uyuşturucu ve yasa dışı bahis gelirlerini yurt dışına taşıdığını belirtiyor.
29 yıl önce bir kamyonun altında ezilen o Mercedes, aslında bir dönemin maskesini de düşürmüştü. Devlet, siyaset ve yeraltı dünyası arasındaki karanlık ilişki ağı o kazayla gün yüzüne çıktı.
Daltonlar Çetesi kimdir, nerelidir, hangi suçlarla ilişkilendirilmektedir ?Gündem