İSG koordinatöründen madencilik uyarısı! "Kağıt üzerinde Avrupa'yız, sahada 'mış gibi' yapıyoruz”

İSG Koordinatörü Levent Yenice, Türkiye’de mevzuatın güçlü olmasına rağmen sahadaki uygulamaların yeterli olmadığını belirterek, “Kağıt üzerinde yasalarımız Avrupa standartlarıyla uyumlu, ancak gerçek hayatta çoğu zaman ‘mış gibi’ yapılıyor, icraat yok.” dedi.

İSG koordinatöründen madencilik uyarısı! "Kağıt üzerinde Avrupa'yız, sahada 'mış gibi' yapıyoruz”

4 Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla madencilik sektöründe yaşanan sorunları ve sahadaki uygulama eksikleri ile ilgili olarak İş güvenliği ve Sağlığı (İSG) Koordinatörü Levent Yenice, Yeni Ankara’ya önemli açıklamalarda bulundu.

“İSG’DE EN BÜYÜK SORUN ‘MIŞ GİBİ’ YAPMAK”

Türkiye’nin İSG mevzuatının Avrupa standartlarıyla uyumlu olduğunu söyleyen Yenice, sahadaki uygulamaların ise genellikle ‘mış gibi’ yapıldığını vurguladı. Yenice, “Türkiye’de bazı ilerlemeler olsa da bu yeterli değil. Bunun nedeni, günümüzde özel sektörün çalışanına değer vermemesi; madencilik sektöründe de aynı durum söz konusu. Çalışanın değeri olmadığında iş sağlığı ve güvenliği sadece göstermelik uygulanıyor. Bu da kazalara yol açıyor. Küçük tedbirler büyük felaketlerin önünü alır. Aslında kağıt üzerinde çok iyiyiz; mevzuatımızı Avrupa’dan aldık ve yasalarımızın bir bölümüyle doğal olarak onlarla uyumluyuz. Ancak gerçek hayatta da aynı şekilde ve aynı kalitede uygulama yapmak gerekiyor. Bizdeki sıkıntı işte burada: ‘mış gibi’ yapılıyor, icraat yok. Mevcut durum eskiye göre çok iyi olsa da bence hâlâ yeterli değil. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok; madencilik sektörü çok eski bir sektör ve yapılacak çalışmalar zaten mevcut. İSG açısından neler yapılması gerektiği araştırılmış. Avrupa, özellikle Almanya, en ufak ayrıntıya kadar giyeceğin ayakkabıdan kullanacağın elektriğin voltajına kadar her şeyi hesaplamış ve yılların deneyimini katmış. Onlar diyor ki, bunu uygularsan felaketlerin önüne geçersin. 6331 mevcut mevzuatını gerçek hayatta uygulayabilirsek yeterli olur.” ifadelerini kullandı.

MADENCİLİKTE ASIL SORUN EĞİTİM EKSİKLİĞİ VE ‘BANA BİR ŞEY OLMAZ’ MANTIĞI”

Yenice, sorunların temelinde eğitim eksikliğinin olduğuna işaret ederek, “Mevcut yasayı sahada uygulasak birçok sorun kendiliğinden düzelir. Her sektörde olduğu gibi madencilikte de sahada karşılaştığım en büyük sıkıntılardan biri eğitim eksikliği ve insan faktörüne yeterince önem verilmemesi. İnsan, öğrenmek istemiyor. Topluma ‘oku’ dediğinizde sanki hakaret etmişsiniz gibi bir tepki alıyorsunuz. Bir diğer sorun da ‘benim başıma bir şey gelmez’ anlayışı; insanlar 40 yıldır bu işi yapıyor olduklarını söylüyor ve riskleri önemsemiyorlar. Kaza veya hatalar birkaç kez tekrarlandığında geri alıp düzeltemiyoruz. İşte bu nedenle birçok önlem uygulanamıyor. İnsan faktörünü doğru şekilde ele alabilir ve farkındalığı artırabilirsek, pek çok sorun kendiliğinden çözülür ve bunun faydasını en çok madenciler görür.” şeklinde konuştu.

“MADENCİLİKTE YAPAY ZEKÂ UMUT VAAT EDİYOR”

Madencilikte teknolojinin iş sağlığı ve güvenliğinde kritik rol oynadığını dile getiren Yenice, sözlerini şu şekilde devam ettirdi:

“Şu anki teknolojide bazı riskleri insan fark edemiyor; ama sensörler ve teknolojik cihazlar bunu mümkün kılıyor. Bu açıdan faydası büyük çünkü kazalara baktığımızda; insan faktörü, mekanik arızalar ve çevresel faktörler ön plana çıkıyor. Tabii mevcut uygulamada, anlık ölçümler yeterince dikkate alınmıyor ve bazı durumlarda kişi bayılabiliyor veya ciddi risk altında kalıyor. Yeni teknolojik gelişmeler, özellikle yapay zekâ, bu konuda umut veriyor. Ancak yapay zekâ hâlâ emekleme aşamasında ve bazı hatalar, yani ‘yapay zekâ halüsinasyonları’ görülebiliyor. Eğer yapay zekâ doğru şekilde çalışmaya başlarsa, insanın göremediği riskler de tespit edilebilir ve önlemler daha etkin uygulanabilir.

“UYGUN KKD HÂLÂ SAĞLANMIYOR”

Levent Yenice, birçok işyerinde KKD’nin yetersiz kaldığına vurgu yaparak, “Bir yere gidiyorsunuz, gerçekten çalışanına önem veren bir firma var; uluslararası denetim yaptırıyor ve iş sağlığı güvenliğine büyük önem veriyor. Sonuçta bizim insanımız ekmek parası için çalışıyor. Bazı yerlere gittiğinizde iş ayakkabısı örneği gibi sıkıntılar görüyoruz. Piyasada kaliteli ve uygun ayakkabı bulmak çok zor. Ayrıca yapılan işe göre değişen kriterler de var: Islak ortam, yüksek voltaj, madene giriş gibi durumlar farklı özellikler gerektiriyor. Biz Kişisel Koruyucu Donanım'ı (KKD) veriyoruz ama çoğu zaman işe yaramıyor. Madene indiğinde en önemli riskler göçük ve gaz zehirlenmesi. Ona uygun maske veya koruyucu vermezsen, işçi tehlikeli gazları soluyor. Bu da meslek hastalıklarının temel nedenlerinden biri; etkisi hemen görülmeyebilir ama uzun vadede ciddi sonuçlar doğuruyor.” ifadelerine yer verdi.

“DOĞU KAFASI DEĞİL, BİLİMSEL YAKLAŞIM KAZANDIRIR”

Yenice, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’ne ilişkin işverenlerin ve çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusundaki sorumluluklarının bilincinde olması gerektiğine dikkat çekerek, sözlerini şu şekilde tamamladı:

“Tüm madencilerimizin Madencilik Günü’nü kutlarım. Öncelikle, az önce anlattığım konuları, işverenlerin ve çalışanların kendi çabalarıyla hayata geçirmeleri çok önemli. Örneğin madenin altındayken arkadaşının boğazına bir şey takıldığında Heimlich manevrasını bilmek, hem kendi hayatını hem de arkadaşının hayatını kurtarabilir. KKD kullanımında ve oksijen sensörü gibi teknolojilerin işlevini anlatırken, biraz da kendimize değer katmalıyız. İşveren açısından da her şeyin maddiyat olmadığını görmek gerekiyor. Biz bunu Doğu ve Batı kafası üzerinden anlatıyoruz: Doğu kafası ‘şunu yap, bunu ver, şunu gezdir’ der; bu yöntem çoğu zaman başarılı olmaz. Batı kafası ise ‘yapacağın iş, alacağın eğitim ve sonuç böyle olmalı’ der ve bu yöntem her zaman daha etkili olur. Biz bu yaklaşımı yavaş yavaş kabul edip doğruları alırsak, toplum olarak kazançlı çıkacağız.

“MEVZUAT TAM, UYGULAMA EKSİK”

Sağlık uzmanı ise maden çalışanlarının karşı karşıya kaldığı sağlık risklerine vurgu yaparak, “Bu konuda yasalar ve mevzuat çok açık, zaten Avrupa’dan alınmış. Herhangi bir eksiklik yok fakat uygulamada sorunlar yaşanıyor. Yıllık ölçümler yapılıyor ama çoğu zaman işveren tarafından göz ardı ediliyor. İşyeri hekimi ya da görevlendirilen uzman olarak bizim yetkisizliğimiz, bu sorunların çözülmesini engelliyor; özellikle özel sektörde bu durum çok belirgin. Sonuçlar geliyor, ilgili konuda uyarılarımızı iletiyoruz ancak işveren gerekli düzenlemeleri hayata geçirmiyor. Bu yetki eksikliğinin giderilmesi gerekiyor. Eğer devlet, özel işletmelerde görevlendirmeyi sistem üzerinden kendisi yaparsa, biz de hazırladığımız raporları devlete sunarız ve devlet de buna karşı gerekli tedbirleri alırsa, sorunların büyük bölümü çözülür. Mevzuatta sorun yok, taramalarda sorun yok, doktor sayısı yeterli; fakat tüm bu unsurlar uygulanmadığı için sistem oturmuyor. Devlet bu konuya daha etkin şekilde müdahale ederse sorunlar çözülebilir. Devlet üzerine düşeni mevzuat açısından yapmış durumda ancak işveren ile iş sağlığı-güvenliği uzmanı arasında bir dengesizlik var. Bu dengesizlik giderilirse her şey çok daha iyi olur.” dedi.