Rojin Kabaiş ve niceleri… Kadın katilleri serbest: Türkiye’de kadın hakları ve yaşam

Rojin Kabaiş’in ölümü bir kez daha Türkiye’deki adalet sisteminin eksikliklerini gözler önüne serdi. “İntihar etti” denilen genç kadının bedeninde iki farklı kişiye ait sperm bulundu. Ailesi adalet arayışını sürdürürken, katiller hâlâ dışarıda. Kadınlar her gün öldürülüyor, ama sistem hâlâ sessiz.

Rojin Kabaiş ve niceleri… Kadın katilleri serbest: Türkiye’de kadın hakları ve yaşam

Türkiye’de bir kadın daha, adaletsizliğin ve korumasızlığın gölgesinde yaşamını yitirdi. Rojin Kabaiş, erkek şiddetinin bir başka kurbanı olarak aramızdan alındı. Ancak bu hikâye sadece bir cinayetten ibaret değil; kadınlara yaşam hakkı tanımayan sistemin karanlık bir aynası.

Olayın detaylarına bakıldığında, sistemin nasıl delik deşik olduğu açıkça görülüyor. Ailesine “Rojin intihar etti” denildi. Fakat adli tıp raporu gerçeği haykırdı; Rojin’in bedeninde iki farklı kişiye ait sperm kalıntısı bulundu. Peki, bu nasıl bir adalet anlayışı? Kimi koruyor bu sistem?

Acılı aile, yıkımın ortasında adalet mücadelesinden vazgeçmedi. Belki de Türkiye’nin hafızasına kazınan o cümle bu nedenle bu kadar derin yankı buldu:

“Zengin olsaydım bu olay hemen çözülürdü. Fakirim diye kimse destek olmadı!”

Ne acı ki bu söz, ülkedeki adalet terazisinin hangi yöne eğildiğini bir kez daha gösteriyor. Eğer Rojin’in ailesi maddi güce sahip olsaydı, belki de bugün failler cezaevinde olacaktı ama olmadı. Rojin öldü, dosya “intihar” denilerek kapatıldı, katiller hâlâ aramızda.

BİR ÜLKE SUSARKEN KADINLAR ÖLÜYOR

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2025 yılının ilk dokuz ayında en az 246 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 312 kadın ise şiddete maruz kaldı.

Fail profili değişmiyor: Eş, sevgili, eski eş ya da aile üyesi… Kadınlar, en güvende hissetmeleri gereken evlerinde öldürülüyor.

Rojin Kabaiş’in adı, Türkiye’de bitmeyen bir listeye eklendi. Toplum öfkeli, kadınlar isyanda ama failler hâlâ serbest. “İyi hal” ve “haksız tahrik” indirimleri ise adaleti kadınlar için bir kez daha erişilmez kılıyor.

SİSTEMİN SESSİZLİĞİ, KADINLARIN ÇIĞLIĞI

Kadın hakları savunucuları yıllardır aynı soruyu haykırıyor:

“Bir kadın daha ölmeden neden önlem alınmıyor?”

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış kararının ardından, koruma mekanizmaları zayıfladı; şiddet vakaları arttı. Uzmanlar, yeni yasalar çıkarmaktan çok mevcut yasaların etkili biçimde uygulanması gerektiğini vurguluyor.

Her gün meydanlarda, mahkeme önlerinde adalet isteyen kadınlar, çoğu kez bir sessizlik duvarına çarpıyor. Oysa mesele yalnızca kadın cinayetleri değil; yaşam hakkı, ekonomik özgürlük, eğitim ve kamusal alanda eşit temsiliyet meselesi. Kısacası, bu bir insan hakkı sorunu.

BİR ÜLKENİN VİCDANI: KADINLARIN YAŞAM HAKKI

Rojin Kabaiş, Rabia Naz, Pınar Gültekin, Şule Çet, Emine Bulut, Ayşe Tokyaz, Aleyna Çakır…
Ve isimlerini bile bilmediğimiz yüzlerce kadın.

Hepsi, Türkiye’nin adalet sisteminde yankılanan bir sessiz çığlık.
Hepsi, “Artık yeter!” diyen binlerce kadının sesi.

Kadınlar yaşamak istiyor.
Korkmadan, saklanmadan, özgürce.

NE OLMUŞTU?

Van Barosu Kadın Hakları Merkezi, üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümüyle ilgili yürütülen soruşturmada önemli bir ayrıntıyı kamuoyuyla paylaştı. İstanbul Adli Tıp Kurumu (ATK) Biyolojik İhtisas Dairesi’nin hazırladığı raporda, Rojin’in göğüs ve vajina içi bölgelerinde iki farklı erkeğe ait DNA örneklerinin tespit edildiği açıklandı.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş, 27 Eylül 2023’te kaldığı yurttan ayrıldıktan sonra kaybolmuştu. Genç kadının cansız bedeni 15 Ekim’de Van’ın Mollakasım Mahallesi sahilinde bulunmuş, ölümüne ilişkin başlatılan soruşturma “intihar şüphesi” yönünde ilerlemişti.

Ancak Rojin’in ailesi ve kadın örgütleri, dosyada ciddi çelişkiler bulunduğunu belirterek intihar iddiasına itiraz etmiş, olayın aydınlatılması için hukuki mücadele başlatmıştı.

AİLEYE “İNTİHAR ETTİ” DENMİŞTİ

Soruşturmanın ilk günlerinde yetkililer, Rojin’in intihar ettiğini öne sürmüştü. Ancak ATK’dan gelen yeni rapor, bu iddiayı tartışmalı hale getirdi. Van Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden avukat Zeynep Demir, düzenledikleri basın toplantısında raporda yer alan iki farklı DNA bulgusunu açıklayarak, “Rojin’e yönelik cinsel istismar ihtimali artık görmezden gelinemez” dedi.

Demir, dosyada uzun süredir oluşturulan “intihar algısına” tepki göstererek, “Bir yıldır gizlenen veriler, adaletin önündeki en büyük engeldir” ifadelerini kullandı.

ATK HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Raporun ardından Diyarbakır ve Van Baroları, İstanbul Adli Tıp Kurumu hakkında suç duyurusunda bulundu. Avukat Nahit Eren, ilk hazırlanan raporlarda DNA örneklerinin Rojin’in hangi bölgesinden alındığının belirtilmediğini, bunun da soruşturmayı eksik hale getirdiğini söyledi.

“BİR YILDIR ACI ÇEKİYORUZ”

Rojin’in babası Nizamettin Kabaiş, kızının katillerinin bulunması için çağrısını yinelerken, “Hem Van hem de Diyarbakır Barosu bize sahip çıktı. Ama biz bir yıldır acı çekiyoruz. Kızımı kim öldürdüyse ortaya çıkarılsın” dedi.