Bir facianın ardından: Aladağ'da yaşanan 'önlenebilir' felaket ülkede neyi değiştirdi?

Adana Aladağ’daki kaçak tarikat yurdunda yaşanan yangın, 12 kişinin ölümüne yol açan ağır ihmal zincirini ortaya çıkardı. ‘Bilinçli taksir’ kararıyla cezalar çıksa da, denetimsiz yurt sorunu Türkiye’nin önünde hala çözülmemiş bir dosya olarak duruyor.

Bir facianın ardından: Aladağ'da yaşanan 'önlenebilir' felaket ülkede neyi değiştirdi?

Adana'nın Aladağ ilçesinde, 29 Kasım 2016 yılında, Süleymancılara ait kaçak olduğu belirtilen özel bir kız öğrenci yurdunda çıkan yangın, 11'i kız öğrenci ve biri eğitmen olmak üzere 12 kişinin hayatını kaybetmesine, 24 çocuğun da yaralanmasına neden olan büyük bir trajedi olarak hafızalara kazındı.

İHMALLER ZİNCİRİ 11 ÇOCUĞU HAYATTAN KOPARDI

Bilirkişi raporları ve soruşturmalar, yangının temel nedenini ve faciaya yol açan büyük ihmalleri net bir şekilde ortaya koydu. Raporda yer alan bilgilere göre yangın, binanın eski ve bakımsız elektrik tesisatında meydana gelen kısa devre ve buna bağlı elektrik kontağından kaynaklandı. İlk raporda yangının elektrik panosunun eski olmasından ve kaçak akım rölesi bulunmamasından çıktığı belirtildi. Hayatını kaybedenlerin büyük çoğunluğunun kurtulamamasının ana sebebi, yönetmeliğe aykırı yapısal eksikliklerdi.

Raporda yer aldığına göre kapılar, yangına dayanıklı metal yerine PVC malzemeden yapılmıştı ve birçoğunun kolu yoktu veya açılamayacak durumdaydı. Bu durum, yangın anında çocukların tahliyesini imkansız hale getirdi. Yurt içerisindeki zeminlerin halı kaplı olması, alevlerin ve dumanın hızla yayılmasına zemin hazırladı. Binanın "apartmandan bozma" bir yapıda olduğu, acil çıkış kapılarının PVC olması, kaçış merdivenlerinin genişliğinin yetersiz ve yangın tatbikatlarının yapılmamış olması en kritik ihmaller arasındaydı. Kaymakamlık tarafından yapılan denetimde görevli memurların, yurttaki eksikliklere rağmen gerçeğe aykırı rapor düzenleyerek kuruma izin vermesi de tali kusur olarak belirlendi.

TÜM TUTUKLULAR ZAMAN İÇİNDE SERBEST BIRAKILDI

Yangınla ilgili, yurdun bağlı olduğu dernek yöneticileri, yurt müdürü ve denetim görevlileri dahil olmak üzere 18 kişi hakkında dava açıldı. İddianame ilk olarak sanıklar hakkında taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma suçlamasıyla hazırlandı. Ancak mağdur avukatları ve kamuoyu, ihmallerin boyutunu dikkate alarak suçlamanın "bilinçli taksir" veya "olası kast" olması gerektiğini savundu.
Kozan Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ilk derece yargılamasında sanıklara taksirle ölüme neden olma suçundan hapis cezaları verildi, bu cezaların süreleri kamuoyunda yetersiz bulunmasına karşın ve tüm tutuklular zaman içinde serbest bırakıldı.

Adana Bölge Adliye Mahkemesinde görülen istinaf duruşmasında, mahkeme heyeti Kozan Ağır Ceza Mahkemesinin kararını kaldırarak, sanıkların "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebep olma" suçundan cezalandırılmasına hükmetti. Aralarında Dernek Başkanı İsmail Uğur ve Yurt Müdürü Cuma Ali Genç'in de bulunduğu 8 sanık hakkında 4 yıl 2 ay ile 15 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi.

ALADAĞ'DAKİ FACİA BİR DÖNÜM NOKTASI OLDU MU?

Aladağ faciası, özellikle özel öğrenci yurtlarının ve cemaat-tarikat yurtlarının denetim mekanizmalarındaki boşlukları ve ihmalleri acı bir şekilde gözler önüne serdi. Faciadan sonra hükümet, mevzuatta ve denetimlerde bir takım düzenlemeler yaptı. Aladağ yangını yaşandığında, özel öğrenci yurtlarının denetim yetkisi Milli Eğitim Bakanlığındaydı. Faciadan sonra, Özel Öğrenci Barınma Hizmetleri Yönetmeliği'nde (2017) ve diğer ilgili mevzuatlarda yapılan değişikliklerle, özel ve resmi yurtlara ilişkin tüm yetki, ruhsatlandırma ve denetim sorumluluğu büyük ölçüde Gençlik ve Spor Bakanlığına (GSB) bağlı Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğüne (KYGM) devredildi.

Yeni düzenlemelerle birlikte yurtların fiziki ve teknik şartları daha detaylı belirlendi, özellikle yangın güvenliği, tahliye yolları, elektrik tesisatları ve inşaat standartları konusunda denetimler sıkılaştırıldı.
Yönetmeliklerde, yurtların yangın merdivenlerinin, kapılarının ve alarm sistemlerinin mevzuata uygunluğunun kontrolüne daha fazla vurgu yapıldı. Kanun koyucular, kaçak işletilen ya da denetim dışı kalan yerlere karşı idari ve cezai yaptırımları artırdı. Ancak, yapılan bu düzenlemelere rağmen, kamuoyundaki eleştiriler, tarikat ve cemaatlere ait yurtların tam ve etkin bir şekilde denetlenip denetlenmediği, fiziki şartları uygun olmayan yapıların dönüştürülmesi süreçlerinin yeterince hızlı ilerleyip ilerlemediği konusunda devam etmekte.