Ankaralı Psikolog açıkladı: Gençlik haftasında, gençler kaygılı!

Ankaralı Psikolog Sera Aydaş, "Yalnızca gelecek kaygısı değil, yaşam anlamı, aidiyet ve kimlik karmaşası ile karşı karşıya olan bir gençlik görüyoruz son dönemde" dedi.

Ankaralı Psikolog açıkladı: Gençlik haftasında, gençler kaygılı!

Ankaralı Psikolog Sera Aydaş, gençlerin gelecek kaygısından önce bugün için performans endişesi yaşadıklarını söyledi. Aydaş, “Gençler, sosyal medya ile birlikte yalnızca kendi çevreleri ile değil küresel ölçekte bir kıyas dünyasında yaşıyorlar” dedi.

'19-25 Mayıs Gençlik Haftası' nedeniyle Yeni Ankara muhabirine açıklamalar yapan Psikolog Aydaş, şunları söyledi:

"EN BÜYÜK KAYGI KAYNAĞI GELECEK BELİRSİZLİĞİ"

Günümüz gençlerinin en büyük kaygı kaynağı gelecek belirsizliği. Bunu danışanlarımda da gözlemliyorum. Ancak bu kavram yalnızca 'İş sahibi olabilecek miyim?' gibi yüzeysel bir kaygıdan ibaret değil. Gençler arasında şu sorular ile çok fazla karşı karışı kalıyoruz; 'Ben kim olacağım, nereye aitim, ne işe yarıyorum' gibi çok daha derin varoluşsal sorular ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu da kaygıyı yalnızca akademik ya da kariyer temelli değil kimlik düzeyinde bir krize dönüştürüyor.

Bugünün gençlerine baktığımızda önceki kuşaklardan farklı olarak dünyayı daha fazla sorgulayan, bilgiye daha hızlı ulaşan, aynı anda çok fazla rolün içine çekilen bireyler gözlemliyoruz. Ancak bu bilgi ve seçenek dediğimiz bolluğu özgürlükten çok baskıya dönüştüren bir yan. Sürekli olarak doğru yolu bulma, fark yaratma, başarılı olma gibi temalarla kuşatılmış bir hayat içinde hata yapma veya yavaş ilerleme lüksü kalmamış gibi hissediyor gençler. Bundan dolayı da danışanlarımdan sıkça duyduğum bir cümle var; 'Her şey mümkün ama hiçbir şey ulaşılabilir değilmiş gibi geliyor' diyorlar.

"GENÇLER YALNIZCA KENDİ ÇEVRELERİ İLE DEĞİL KÜRESEL ÖLÇEKTE BİR KIYAS DÜNYASINDA YAŞIYORLAR"

Bir de gündemin tam ortasında olan şey aslında ekonomik krizler. Toplumsal belirsizlikler gibi daha büyük ölçekli sorunlar da aslında bireysel yaşamlarına yansıyan bir kısımda. Çünkü birçok genç 'henüz üniversiteye başlasam da geçinemeyeceğim, kendi evim olmayacak, bu ülkenin bir geleceği yok' gibi cümlelerle hayatlarına dair umutları kaybetmeye başlıyorlar. Bu da kaygının peşinde, umutsuzluğu, anlamsızlık hissini ve tükenmişliği beraberinde getiriyor. Şu nokta da unutulmamalı; sosyal medya ile birlikte gençler yalnızca kendi çevreleri ile değil küresel ölçekte bir kıyas dünyasında yaşıyorlar. Bu da onların sürekli olarak daha iyisini yapma ve daha fazlasına ulaşma baskısı altında hissetmelerine yol açıyor. Yani yalnızca gelecek değil bugünleri de performans endişesi ile şekillendirmiş durumdalar. Yalnızca gelecek kaygısı değil, yaşam anlamı, aidiyet ve kimlik karmaşası ile karşı karşıya olan bir gençlik görüyoruz.