SAVDES-SEN'den Aile Bakanlığına beka çıkışı: "Önce geçim kaygısı giderilmeli"
SAVDES-SEN Genel Başkanı Tuncay Cengiz, Türkiye'de doğurganlık oranının yükselmesi için insanların geçim kaygısının giderilmesi gerektiğini söyledi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının geçtiğimiz günlerde yaptığı “Türkiye’de doğurganlık oranları düşüyor” uyarısına, SAVDES-SEN (Savunma, Büro ve Destek Hizmetleri Sendikası) Genel Başkanı Tuncay Cengiz’dan yanıt geldi. Cengiz “Doğurganlık oranının düşmesi beka sorunu ise; önce geçim kaygısı giderilmelidir” dedi.
Yeni Ankara muhabirine konuşan SAVDES-SEN Genel Başkanı Cengiz, şunları söyledi:
“TÜRKİYE'DEKİ DÜŞEN DOĞURGANLIK ORANI BEKA SORUNU YARATIYOR"
Şimdi Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş açıklamasında diyor ki; 'Türkiye'de doğurganlık oranı ciddi şekilde düşüyor. Şu anda Türkiye'deki doğurganlık oranı 1,51. Halbuki, ülkenin genç nüfusunun kalabilmesi, yaşlanmaması, iş gücü kaybının ve askerî gücü kaybının önlenebilmesi, üretimin devam edebilmesi için doğurganlık oranının en düşük 2,1 olması lazım. Bu şekilde mevcut nüfustan bir tık daha genç nüfus oluşur ve diğer nüfusu besleyebilir.' Bunun hesabını yapmışlar.
2050 yılında Türkiye tamamen yaşlı nüfus haline geliyor. Üretim kitleniyor. Bu durum iş gücünden istihdama, üretimden milli güvenliğe kadar çeşitli sorunlara neden olacak. Dolayısıyla artık genç nüfus, genç nüfus gerek askerlik hizmeti itibariyle gerekse üretimdeki desteği itibariyle bu yaşlı nüfusu karşılayamayacak noktaya geliyor. İşte burada tam olarak beka sorunu başlıyor; aslında olay, bildiğiniz güvenlik problemidir.
"BEKA SORUNU ÇÖZÜLMEK İSTENİYORSA, GEÇİM KAYGISI GİDERİLMELİDİR"
Çok basit bir problem gibi algılanacak bir mesele değildir. Bu kapsamda bakanlık; gençlere evlenme yardımı, düğün salonu desteği, doğum yardımı, kreş desteği, beyaz eşya ve çeyiz indirimi gibi destek projelerini uygulamaya geçirildi. Mesele sadece evlenmeye teşvik etmek değil, orada en büyük problemlerden birisi bu çocuğun gelecek kaygısı ve beklentisidir. Yani 'Bu çocuklara biz nasıl bakacağız?' sorusu akıllara geliyor.
Örneğin doğurganlık 1960'lı yıllara kadar hızlı bir şekilde artmıştı. O dönemde bir nüfus planlaması mevzuatı çıkarıyoruz, orada bir frene basma işlemi gerçekleştiriyoruz ve o frene bastıktan sonra içinde bulunduğumuz durum, gelinen nokta buraya doğru yavaşça bizi götürüyor. Yani 1965 yılından sonra doğurganlık hızı düşüyor. Doğal olarak insanlar çocuklarına nasıl bir hayat verecek. Vatandaşlar, akılcı bir şekilde davranarak bakabileceği kadar çocuk yapıyor. Şunu düşünmüyor; ülkenin geleceği için genç nüfusa ihtiyaç var, ben bu rakamı artırırım şeklinde demiyor. Kendi geliri almış olduğu ücret, bu çocuklara iyi bir gelecek sağlayacak bir ücret değil. O halde ortaya çıkan beka sorununu; yani doğurganlık oranının hızla düşmesini ve yakında nüfusun yaşlanması sorununu çözebilecek tek şey var: O da önce insanların geçim kaygısını ortadan kaldırmaktır.
40 milyon insanı etkileyen bir durumdan bahsediyoruz. Özellikle 5 milyon kamu çalışanına, ekonomik olarak rahat bir ortam sağlanırsa çocuk doğurganlık hızı artar. Böylelikle emeklilerimiz de torun sevme imkanına sahip olur. Eğer o ekonomik gücü verirseniz ülkedeki beka sorununu da çok rahatlıkla çözersiniz. İnsanları basit doğum yardımı 500 ila bin TL gibi uygulamalarla ikna edemezsiniz. Gelecek kaygısını gideremezsiniz. İnsanların geçinebilecekleri, artık kaygı duymayacakları noktalara çıkabilmeleridir. O nedenle de, memurlara yüzde 30 oranında refah payı verilmelidir.