Maneviyatın ve şifanın kesişim noktası: Haymana'daki tarihi türbeler!
Cimcime Sultan'ın suyla gelen mucizesi ve Hacı Bayram-ı Velî geleneğinin önemli ismi Hüsameddin Ankaravî'nin son durağı. Haymana, hem bedensel hem de ruhsal şifa arayanların izini sürdüğü iki önemli türbeye ev sahipliği yapıyor.
Ankara'nın manevi ve kültürel dokusunu yansıtan önemli merkezlerden biri olan Haymana ilçesi, Altıpınar Mahallesi'nde bulunan iki türbeyle tarih meraklılarının ve inanç turizminin ilgi odağı olmaya devam ediyor. Bu türbelerden biri, bölgedeki kaplıca kaynağının keşfiyle ilişkilendirilen Cimcime Sultan'a, diğeri ise Melâmî geleneğinin önemli bir temsilcisi olan Hüsameddin Ankaravî'ye aittir.
CİMCİME SULTAN KİMDİR? KAPLICALARIN KEŞFİ VE ŞİFA HİKÂYESİ

Haymana kaplıcalarının ortaya çıkış hikâyesinin merkezinde yer alan Cimcime Sultan, yöre halkının hafızasında canlılığını koruyan hüzünlü bir efsaneyle anılmaktadır. Anlatılanlara göre; çocuğu olmayan bir aile tarafından evlat edinilen Cimcime, ailenin kendi çocuğu doğduktan sonra kıskançlık ve istenmeme duygusuyla zor günler geçirir. Yaşadığı üzüntü ve sıkıntı sonucu bütün vücudu sivilce ve yaralarla kaplanır.
Ailesi tarafından bugünkü kaplıcanın bulunduğu sık ormanlık alandaki sıcak su kaynağının yanına terk edilen Cimcime, burada yaşam mücadelesi verirken tesadüfen bu sıcak suyla yıkanır. Sudan şifa bulduğunu, yaralarının iyileştiğini ve güzelleştiğini fark eden Cimcime, babası onu geri götürmek istese de bu şifalı yerden ayrılmayı reddeder. Vefatına kadar burada yaşayarak suyun faydasını çevresindekilere tavsiye eden Cimcime Sultan'ın vasiyeti üzerine, çocukken bırakıldığı yere defnedilerek adına bir türbe inşa edilmiştir.
HÜSAMEDDİN ANKARAVÎ TÜRBESİ: MELÂMÎYYE-İ BAYRÂMÎLİĞİ'NİN İZLERİ

Altıpınar Mahallesi'nde bulunan Hüsameddin Ankaravî Camii'nin hemen yanında yer alan türbe ise, İslami tasavvuf tarihinde önemli bir yere sahip olan Hüsameddin Ankaravî'ye (ö. 1556-57) aittir. Ankaravî, Hacı Bayram-ı Velî'nin haleflerinden Emir Sikkinî'nin kurduğu "Melâmîyye-i Bayrâmîliği" tarikatının şeyhlerindendir.
Tarihi kayıtlara göre; Hüsameddin Ankaravî, hicri 964 (miladi 1556-57) yılında Ankara Kalesi'nde hapis tutulurken vefat etmiştir. Osmanlı döneminin önemli seyyahı Evliyâ Çelebi, ünlü Seyahatnâmesi'nde Ankaravî'nin vefatıyla ilgili dikkat çekici bir olayı aktarır. Çelebi, Ankaravî'nin hapishanede vefat ettiğini, ancak sabahleyin gardiyanlar tarafından "insan ve cinden kimse yok iken" sarı hurma lifi kefenine sarılmış, yıkanmış ve kokulanmış olarak ölü bulunduğunu belirtir. Bu esrarengiz durum, o dönemde büyük bir hayret uyandırmış ve Ankaravî'nin manevi kimliğini derinleştirmiştir. Sevenleri tarafından Haymana'da defnedilen Ankaravî'nin türbesi, bugün Melâmî geleneğinin Anadolu'daki önemli duraklarından biri olarak kabul ediliyor.