Ankara Kalesi’nde tarih ve kahve buluşması: Başkentin ilk Kahve Müzesi ziyaretçilerini bekliyor
Ankara Kalesi’nin tarihi atmosferinde kapılarını açan başkentin ilk kahve müzesi, yüzyıllık gelenekleri günümüze taşıyor. Kültür Elçisi Mücahit Çelebi’nin öncülüğünde kurulan müze, nadide kahve takımları ve interaktif deneyim alanlarıyla ziyaretçilerini kahvenin büyülü yolculuğuna davet ediyor.
Ankara’nın kalbinde, yüzyıllara meydan okuyan Ankara Kalesi artık sadece taş duvarlarıyla değil, kahve kokusuyla da tarih fısıldıyor. “Anadolu’nun Kayıp Kahveleri” adlı girişimiyle geleneksel kahve kültürünü yıllardır yaşatan Kültür Elçisi Muhammed Mücahit Çelebi, birikimini kalıcı bir mirasa dönüştürdü. Kale surları içinde kurduğu başkentin ilk Kahve Müzesi ile hem Anadolu’nun zengin kahve mirasını gün yüzüne çıkarıyor hem de ziyaretçilere tarih ve lezzetin iç içe geçtiği özgün bir mekân sunuyor.
ANADOLU’NUN KAHVE MİRASI ANKARA’DA YAŞIYOR

Ankara’da Türk kahvesinin buğusu artık yalnızca fincanlarda değil, bir müzenin duvarlarında da yankılanıyor. Kültür Elçisi Mücahit Çelebi, geleneksel kahve kültürünü gelecek nesillere aktarma hayaliyle yola çıkarak başkentin ilk kahve müzesini kurdu. Beş yıl boyunca Anadolu’yu karış karış gezerek 16. ve 17. yüzyıllara uzanan kahve değirmenleriyle birlikte 150’yi aşkın tarihi fincanı bir araya getiren Çelebi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar uzanan nadide kahve pişirme araçlarını da bu özel mekânda sergiliyor.

Türk kahvesinin tarihsel yolculuğunu yaşatmak amacıyla kurulan başkentin ilk kahve müzesinde, 100'ü aşkın nadide parça sergileniyor. Müzenin en dikkat çekici eserleri arasında, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe'nin tasarladığı fincan takımı ile Sultan Abdülhamit'in kullandığı kahve takımlarının özel olarak hazırlanan imitasyonları da yer alıyor.
KAHVENİN ASIRLIK YOLCULUĞU KAT KAT SERGİLENİYOR

Müzenin girişinde yer alan küçük ama dikkat çekici hediyelik eşya bölümü, kahve tutkunlarını daha ilk adımda karşılıyor. Bir kat yukarı çıkıldığında, Abdülmecid döneminden kalma gümüş işlemeli fincanlar göz kamaştırıyor. En üst katta ise kahve kültürünün derin izlerini taşıyan özel bir salon bulunuyor. Bu salonda Osmanlı’ya kahvenin gelişinden itibaren kullanılan kavurma tavaları, el değirmenleri ve farklı dönem ile coğrafyalara ait cezve formları gibi onlarca eşsiz parça sergileniyor. Cezvelerdeki işçilik ve kullanılan malzemeler, dönemlerin ustalık izlerini taşırken; kahve sunumlarında kullanılan materyaller ve ‘kahve yancıları’ da bu zengin kültürel mirası tamamlıyor.
TAHMİSHANE’DE KAHVE DÖVME GELENEĞİ CANLANDIRILIYOR

Müzede iki kişilik özel bir müzik kabini yer alıyor; içerisinde kahveyle ilgili türkü ve şarkılardan oluşan nadide plak koleksiyonu bulunuyor. Bu nostaljik atmosferin ardından ziyaretçiler, “Tahmishane” adı verilen özel odaya yönlendiriliyor. Osmanlı’da kahvenin dövüldüğü ve hazırlandığı yer anlamına gelen bu oda, müzenin adeta kahve mutfağı. Ziyaretçiler, müzede sergilenen eserleri ve açıklamalarını inceledikten sonra bu odaya girerek önlüklerini takıyor, dibeklerde kahve dövme deneyimi yaşayarak bir kahve ustasının izinden gitme fırsatı buluyor. Tahmishane, geçmişin emeğini ve kahve hazırlamanın inceliklerini bugünün meraklılarıyla buluşturuyor.

Müzeye giriş ücreti, tam bilet için 150 TL olarak belirlenirken, öğrenciler bu benzersiz deneyimi 100 TL karşılığında yaşayabiliyor.