Türkiye gerçeğini kabul edin artık

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kapsamında sergilediği başarılı diplomasi, nedense bizdeki devşirmeleri fena halde rahatsız etti.

Basit bir denklem üzerinden gidiyor, bu iflah olmaz tipler: “Efendim, eğer ABD Başkanı Trump, Başkan Erdoğan’ı âlâ-yı vâlâ ile karşıladı, ona büyük iltifatlarda bulunduysa, mutlaka Türkiye’den büyük menfaatler koparacaktır.”

Evet, uluslararası ilişkilerde karakaş karagöz denklemi yürümez. Karşılıklı menfaatler belirleyici olur. Genel kural böyledir de, her olayı bununla izah edemezsiniz.

Mesela… Trump, 500 milyar dolarlık nadir elementler varlığına çökmek üzere Beyaz Saray’a ‘mevcutlu’ gibi getirttiği Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy’e, Oval Ofis’te, kameralar önünde yapmadığını bırakmadı.

Oysa ‘teoriye’ göre Trump, Zelenskiy’i, atların çektiği ve sığır çobanlarının (Onlar Cowboy diyor) eşlik ettiği, Britanya Saltanat Arabasıyla (Abdullah Gül’e selam olsun) Beyaz Saray’a getirtmeliydi.

İşte, öyle olmadı. Zelenskiy’in Oval Ofis’te yediği tokadın kızartısı henüz geçmedi bile.

AVRUPA KAŞALOTLARI DA SIRADAN GEÇTİ

Geçelim öteki örneğe… Trump, bir süre önceki NATO Liderler Zirvesi’nde hırpaladığı Avrupalı siyaset kaşarlarına, NATO kapsamındaki savunma harcamalarını, millî gelirlerinin yüzde 2’sinden yüzde 5’ine çıkarmayı dayatmıştı. Onlar da zorunlu ikna olmuştu.

İlaveten, Ukrayna’ya gönderilecek ABD silahlarının parasını ödemeyi de Avrupalı kaşalotlara kabul ettirmişti.

Avrupa’yı bunca söğüşlemesine rağmen Trump, Starmer’den Macron’a, Meloni’den Merz’e kadar bilumum Avrupalı ‘lideri’, Oval Ofis’te masasının önündeki sandalyelere subhanallah boncukları gibi dizdi.

O burnundan kıl aldırmayan Avrupa liderlerine, medresede danişmentlere ders veren molla gibi davrandı.

Halbuki NATO’yu yeniden diriltmek uğruna, millî gelirlerinin yüzde 5’ini savunmaya harcamaya ikna ettiği kibirli Avrupa liderlerini kırmızı halılarla karşılayıp, kendilerine devlet nişanları takması beklenirdi.

Elbette öyle olmadı. Trump’ın karşısında hizalanıp aşağılanan Avrupa liderlerinin düşen yüzleri, haftalardır yerine gelmedi.

OYUN KURAN TÜRK DEVLET AKLI

Şimdi, Başkan Erdoğan’ın Trump tarafından görülmemiş şatafatla ağırlandığı süreçteki akışın biraz başlarına dönelim.

MHP Genel Başkanı bilge lider Dr. Devlet Bahçeli, BM zirvesinin hemen öncesinde, 18 Temmuz’da, Türkiye ile Rusya ve Çin arasında bir ‘TRÇ İttifakı’ yapılmasını önermişti. Önerinin kendisinden daha dikkat çekici nokta; TRÇ İttifakı’nın, ‘ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı’ diye gerekçelendirilmesiydi.

Dr. Bahçeli’nin bu çok önemli çıkışının ertesi günkü yazımda, Dr. Devlet Bahçeli’nin bugüne kadar yaptığı ezber bozan çıkışların tamamı, kısa bir zaman sonra ‘Türk Devlet Siyaseti’ olarak karşımıza çıkmıştır. TRÇ İttifakı önerisine bir de bu gözle bakmak lazım.” cümlesini kurmuştum.

Nitekim Dr. Bahçeli’nin o tarihî cümlelerinin rastgele söylenmeyen, çok ince kurgulanmış bir Devlet Politikası olduğunu, 6 gün sonraki Erdoğan-Trump buluşması vesilesiyle idrak ettik.

Türkiye, Dr. Bahçeli’nin çıkışıyla; bulunduğu yeri işaretledi ve Trump başta olmak üzere tüm muhataplarını uyardı.

Dr. Devlet Bahçeli, dün yaptığı yeni bir açıklamayla, ‘TRÇ ittifakı’ önerisinin arkasında durduğunu teyit ederek, “Ne yaptığımızı biliyoruz.” dedi.

ELEŞTİRİ HAKKINIZDIR, FAKAT HADDİNİZİ BİLİN

Türk Hakanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump’tan gördüğü aşırı ilgiyi ‘Türkiye’nin söğüşleneceği’ beklentisine bağlayan idraksizlerin zihinlerinde bir şimşek çaktırır umuduyla, bu mevzuyu böylelikle işaretlemiş olalım.

Türkiye Cumhuriyeti, demokratik bir hukuk devletidir. Herkes; hakaret, yalan, iftira, kışkırtma, toplumsal nefret kurgulama gibi kötü niyetli ifadelere kaymamak şartıyla, her türlü görüş, eleştiri ve önerilerini dillendirebilir.

Eh, biz de o ‘herkes’ içinde olduğumuza göre; Türk Hakanı’nın Beyaz Saray’daki şatafatlı ağırlanması üzerinden, bir yığın FETÖ yalanını tedavüle süren güruha karşı diyeceklerimizi deme hakkımız vardır.

O hakkımızı kullanalım.

Behey devşirmeler!.. (Devşirme bir hakaret değil, Osmanlı’da önemli bir statüdür. Hemen şarlamayın.)

Siz neyle memnun ve mutmain olursunuz? Türk Hakanı Oval Ofis’e, eşeğe ters bindirilmiş olarak getirilip, Trump’ın karşısında tahta bir tabureye oturtularak aşağılansaydı… Zelenskiy gibi bir muamele görseydi… Sizin o gereksiz takdirinizi hak eder miydi?

Türk Hakanı, Beyaz Saray’da hiçbir dünya liderinin görmediği, muhteşem bir ağırlamaya muhatap oluyor; ama sizin hesaba göre, ‘Türkiye’yi satması için tavlandı’.

O halde deyin bakalım; bu izzet ve itibar karşılığında Trump’a ne verdik? Açık konuşun; bildiğiniz bir şey varsa, bize de öğretin. Değilse, şu devrimci bilinç ayaklarını bırakın.

Derdiniz, ‘uluslararası ilişkilerde kimse kimseyle kıyak geçmez’ hatırlatması ise, size günaydın. Aklınız çalışmaya başlamış.

DİLENMEDİK, ALACAĞIMIZI İSTEDİK

Elbette kimse çulsuza iltifat etmez. Merhum Başbakan Bülent Ecevit’in Beyaz Saray ziyaretinden aşinayız. Kibirli Başkan Bill Clinton tarafından, Başbakanımız Ecevit’in nasıl bir resimle aşağılamak istendiğini hatırlamak bile moralimizi bozmaya yetiyor.

Türk Hakanı, Trump’tan sadaka istemedi. El açıp dilenmedi. Üstüne yatmaya çalıştıkları, F35 meselesinden kalma 1.4 milyar dolar alacağımızı, en azından F16 geliştirme kiti ve biraz daha yeni nesil F16 uçağı satın alarak mahsuplaşmak istedi. Yani borç istemedi; bir nevi verdiği borcu almak için masaya oturdu. Tabi, Türk savunma sanayisi firmalarının F35 projesine parça üretme sürecinin yeniden başlatılması talebi de masadaydı.

Erdoğan’ın Oval Ofis gündeminde; Suriye’deki ABD çakallığının sonlanması, değilse ABD bayrağını dürüp büküp koltuklarının altına sokacağımızı ihtar etmek de vardı.

AZICIK GURURLANIN BRE…

Hal böyleyken, dünya lideri Türk Hakanı’nın Beyaz Saray’da, Osmanlı Sultanı gibi ağırlanması, sizi niye mutsuz ediyor?

Bu ülkenin her bir vatandaşı için, kendi cumhurbaşkanının Dünya Başkentinde böylesine şatafatla ağırlanması onur verici değil mi?

Yahu, Türk Milleti hesabına değilse bile, kendi kibriniz adına birazcık gururlanın. Yok, bu da size uymuyorsa, düştüğünüz çukurda tepinmeye devam edin. Tepinirken, arada bir Özgür Özel’i hatırlamayı da ihmal etmeyin.

Unutmadan ekleyelim: Türkiye’ye 75 senedir nükleer santral yaptırmayanlar, şimdi birlikte nükleer çalışma yapmayı teklif ediyorsa, buna sadece sevinilir.

ABD’den doğalgaz/kayagazı alma meselesine girmeye hiç gerek yok. Karadeniz’in ardından Doğu Akdeniz’deki, hakkımız olan doğalgaz rezervlerini devreye alıncaya kadar, gaz tedarik kaynaklarımızı çeşitlendirmek, doğru bir politikadır. Doğalgazda Rusya ve İran’a bağımlı kalmak, doğru bir politika değildir.

Beyaz Saray’daki şatafatı ağırlama; ‘gazı alınan’ değil, uluslararası düzende ‘hak ettiği yere oturtulan’ bir Türkiye gerçeğini işaretlemektedir.

Öküzün altında buzağı arayacağınıza, ‘horoza kuzu doğurtma’ abukluğunuza odaklanın.

SON DAKİKA HABERLERİ

Nihat Kaşıkcı Diğer Yazıları