Gaspçı İngiliz’den tahsilat zamanı

“Şimdi nereden çıktı bu tahsilat işi?”, diye şaşırmayın. Evet, İngilizlerden bayağı yüklü bir miktarda ‘gasp edilmiş alacağımız’ var…

Aslında çok da bilinmeyen bir hikâye değil. F35 savaş uçakları için ABD’ye ödediğimiz 1.4 milyar doların üzerine yatılması girişimi, Britishlerin ilk ‘çökme eylemi’ değil. Yani, tarihleri böyle…

Hikâyemize dönersek… Hırsı boyundan büyük Yunan, geçmiş zamanlarda da haddini aşıyordu. Bize karşı üstünlük elde etme hevesiyle, 1911’de ABD ve İtalya’ya 3 savaş gemisi sipariş eder.

Bunun üzerine Devlet-i Âliye, caydırıcılık dengesini korumak gayesiyle, İngilizlere 2 zırhlı savaş gemisi sipariş eder. Yazık ki, o günün şartlarında, Türk tersaneleri eski kudretinden uzaktır.

Gemilerin bedelini ödemek amacıyla, ülke çapında, aylarca süren yardım kampanyaları düzenlenir. Gariban halkımız, boğazından keserek, ziynet eşyalarını feda ederek bağış yapar. Vatan savunmasına bir katkısı olsun diye…

‘Sultan Osman’ ve ‘Reşadiye’ isimlerini münasip gördüğümüz o 2 geminin parasını İngilizlere peşin olarak veririz.

ÇAMURA YATTILAR

Anlaşmaya göre, gemilerimiz 1914 yılı yazında teslim edilecekti. Malûm, tüm dünyanın Birinci Büyük Savaşa hazırlandığı zamanlardı…

Gemilerin teslim zamanı yaklaşınca, Rauf (Orbay) Bey riyasetindeki bin kadar Türk denizcisi, teslimat için İngiltere’ye gider. Heyetimiz, teslim günü olan 2 Ağustos 1914’e kadar bekler. Bir yandan da denizcilerimiz, zırhlılar konusunda eğitim görür.

Bu arada, gemilerin bedelinin son taksiti olan 700 bin lirayı da teslimat öncesinde öderiz.

Bu para ödenip, gemilere Türk Sancağı çekilmesine yarım saat kala, İngiliz Hükümeti, Sultan Osman ve Reşadiye’ye ‘el koyduğunu’ açıkladı.

Yani parasını ödediğimiz gemileri gasp etti. Gaspa gerekçe olarak, Türk Devleti’nin Almanya ile yakınlaşması gösterildi.

Çakal tuzağı kurmuş, bahaneyi de suyun bulanmasına bağlamıştı. Tam bir İngiliz puştluğu, anlayacağınız…

O gün bu gündür ne gemilerimizi verdiler, ne de ödediğimiz paraları iade ettiler.

Gemilerimizin isimlerini değiştirip; Sultan Osman’ı ‘Agincourt’, Reşadiye’yi de ‘Erin’ yaparak, kendi donanmalarına kattılar.

İngiltere ayrıca, Türkiye’nin satın alınmayı kararlaştırıp pazarlığını da yapılmış olduğu iki torpido destroyerine de el koydu.

Uluslararası hukuka uymadığı gibi, ticaret ahlâkıyla da bağdaşmayan bu İngiliz oyunu karşısında çaresiz kalan Rauf Bey ve beraberindeki denizcilerimiz, giderken kullandıkları Reşid Paşa vapuruna binerek, ülkeye dönerler.

Yaşanan rezalete karşı Türk Hükümetinin sergilediği şiddetli protestolar da, Avrupa’yı saran savaş atmosferinde neticesiz kaldı.

BU AHLAKSIZLIĞIN BEDELİ ÖDETİLMELİ

İngiltere Başbakanı Keir Starmer’in Türkiye ziyareti kapsamında imzalanan Eurofighter Typoon uçak alımı anlaşması, bana, 111 sene önce yediğimiz ‘gemi kazığını’ hatırlattı.

O 2 zırhlı için İngilizlere ödediğimiz para bugün kaç Dolara/Avroya denk geliyorsa, aynı miktar parayı, uçak alımı için vereceğimiz paradan mahsup etmeliyiz.

Elbette İngilizlerde kirli oyun bitmez. Üstüne yattıkları gemilerimizin bedelini iade etmemek için bin dereden su getireceklerdir. Hatta, “Eurofighter pazarlığını yaparken, zaten Sultan Osman ve Reşadiye’nin bedellerini de düşmüştük…” diye bir tilkilik yaparlarsa, hiç şaşırmamak lazım.

Biz yine de hakkımızı almak için gerekeni yapalım.

İlaveten, Britishlerin ABD versiyonuna F35 savaş uçakları için ödediğimiz 1.4 milyar doları da ısrarla talep etmeliyiz. Belki üzerine yatmaya yeltenirler; fakat gün olur devran döner.

Hep deriz ya; ‘Türk Devleti yarına bırakır, ama yanına bırakmaz’… İşte tam onun sırası…

SON DAKİKA HABERLERİ

Nihat Kaşıkcı Diğer Yazıları