Bu iş dayaksız olmayacak

Terör örgütü İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım, varılan ateşkes mutabakatına rağmen devam ediyor.

Ortada öylesine dehşetli bir hastalıklı yapı var. Kendisini tüm insanlıktan üstün ve her milletin üstünde görüyor. Ürettiği vahşete, tahrif ettiği kutsal kitabından gerekçeler üretebilecek kadar sapkın bir topluluktan söz ediyoruz.

Lanetli toplum, ayağı yer tutmadığı zamanlarda, boynu bükük mazlumu oynuyor. Gün gelip de ayağı yer tuttuğunda, hile ve oyunlarla güçlenip, bilhassa paranın ve kamuoyunu kurgulayan araçların hâkimiyetini ele geçirdiğinde, derhal aslına rücu ediyor.

Birleşmiş Milletler, İsrail’in ahlaksız ve saldırgan eylemlerinin sonlanmasına dair çok sayıda karar aldı. Hiç biri hayata geçirilemedi. ABD ve Avrupa ülkelerine sırtını yaslayan Siyonist zalimler, tüm dünyanın karşı çıkmasına rağmen, hep bildiğini okudu.

Filistinli mazlumlar, dünyanın kulak tıkadığı mağduriyetlerini duyurabilmek için, 1987-1993 ve 2000-2005 arasında iki kez intifada yürüttü.

HAYSİYETSİZ KATİLLER

O süreçlerde, İsrail ile çok sayıda ateşkes ve barış anlaşmaları imzalandı. Hiç birine uymadı, terör örgütü İsrail.

Nihayetinde, Filistinlilerin ‘sessiz ölümlerine’ son vermek için, HAMAS tarafından 7 Ekim 2023’te Aksa Tufanı Harekâtı icra edildi.

İsrail’in başındaki Siyonist katil, 7 Ekim’i bir fırsata dönüştürdü. Katil İsrail, HAMAS’ın eylemi sürerken, askerî helikopterlerle sivil İsraillilere ve turistlere ateş açarak, yüzlerce insanı katletti. Tabi, bu alçaklık HAMAS’a fatura edildi.

Sonuçta Aksa Tufanı, Filistinlilerin sessiz ölümlerini ‘sesli’ hale getirdi. İki yıl boyunca aralıksız devam eden İsrail teröründe, günlük ortalama en az 100 Filistinli şehit edildi. Bulunabilen şehit cenazesi 67 binin üzerinde olsa da, dehşet bombalarıyla yerle bir edilen binaların enkazından on binlerce şehit cenazesinin çıkması bekleniyor. Toplamda şehit sayısının 100 binli rakamları bulması şaşırtıcı olmayacak.

Nihayet, Şarm el Şeyh Zirvesi öncesinde, Mısır’da yapılan müzakereler sonucunda HAMAS ile İsrail arasında bir ateşkes mutabakatına varıldı. Şarm el Şeyh Zirvesi’nde, dünya ülkelerince de teminat altına alınan söz konusu ateşkes, daha aşamaları tamamlanmadan, terör örgütü İsrail tarafından defalarca ihlal edildi.

MAHALLENİN VELED-İ ZİNASI

Hani arsız bir velet vardır; elini tutarsın ayağıyla tekme atar, ayağını bağlarsın kafa atar, kafasını tutarsın parmağını ısırır

İsrail adlı kuduz köpek de tıpkı bunun gibi… Bir ateşkes yapıyorsun, gidip başka yerden vuruyor.

Esir takası diyorsun, takasla serbest bıraktıklarını arka kapıdan tekrar tutukluyor.

İnsanî yardım kapılarını açması beklenirken, bizzat kendisinin bombalayarak enkaza gömdüğü rehinelerin cenazesini bahane ederek, çamura yatıyor.

Gazze’de gem vuruyorsun, Batı Şeria’ya tekme atıyor.

Orada zaptediyorsun, gidip Lübnan’ı bombalıyor. Muhtemelen yakında yine İran’la ‘füzeleşme oyununa’ yeniden başlayacak.

Açıkçası tüm dünya ile alay ediyor, katil Siyonist çetesi. Uluslararası anlaşmalarmış, savaş hukukuymuş, Birleşmiş Milletler kararlarıymış, bizzat imzaladığı anlaşmalarmış, insan haklarıymış, vicdanmış, mertlikmiş… Hiçbir anlaşma, sözleşme ve değer yargısı, bu lanetli milletin umurunda değil.

DAYAKSIZ OLMAZ

Bu meselenin tek bir çözümü var. Yani Siyonist katillerin anladığı tek dil: Dayak!...

Bu insandan azmışları durduracak tek şey; onlara esaslı bir dayak atmaktır. Tarih boyunca hep böyle olmuştur.

Azıcık bitleri kanlandığında, iyice zıvanadan çıkmış, laftan sözden anlamaz olmuşlardır. Nihayetinde esaslı bir şamar yiyip, dünyanın dört bir köşesine çil yavrusu gibi dağıldıkları zaman insanlık biraz rahat nefes alabilmiştir.

Elbette bu lanetli toplum, dayak yiyip tarumar olmakla yeryüzünden silinmiyor. Azmiyle, sebatıyla, düzenbazlığıyla, paraya hâkimiyetiyle bir yolunu bulup, yüzlerce yıl sonra da olsa, yine zuhur ediyor; tüm dünyanın başına yeniden bela oluyor.

Dolayısıyla, şimdi o insanlıktan azma kavme atılacak esaslı dayak, onları sadece birkaç yüz sene idare edecek. Sonra yeniden azacaklar… Ardından tekrar sopa yiyecekler. Muhtemelen bu döngü, kıyamete kadar devam edecek.

Şimdi Gazze ve diğer bölge ülkelerine olan saldırılarına son vermek üzere, İsrail’e esaslı bir dayak atma zamanıdır. Ancak böylelikle dizginlenebilir, bu zalimler sürüsü.

Peki, bu dayağı kim atacak? Birleşmiş Milletler kararıyla bir müdahale gücü oluşturmak pek mümkün görünmüyor.

Müslüman ülkeleri bir araya getirip, en azından bir tehdit baskısı oluşturmak da uzak bir ihtimal gibi duruyor.

BİR TEK TÜRK DEVLETİ VAR

Geriye bir tek Türk Devleti’nin gücü kalıyor. Bu, çok kolay bir karar değil. Kısa süreli bir savaş bile olsa, bizim açımızdan maliyeti ağır olur. Hele ki, şu anda Türk Devleti’nin 4-5 yıllık bir sükûnete ihtiyacı varken…

Savunma, iç barış ve ekonomik kalkınma takvimimiz, neresinden baksak 2030 yılına işaret ediyor. Ama hiç değilse 2028’e kadar ‘beladan uzak durmamız’ gerekiyor.

Siyonist katiller de bu gerçeği bildiği için, Türkiye’yi tahrik ederek, ‘zamansız bir çatışmaya’ zorluyor.

İşte bu noktada, diplomasi ve uluslararası siyaset öne çıkıyor. Bu mekanizmayı çok akıllıca kullanıp, birkaç yıl kazanmak zorundayız. Çok şükür, şu ana kadar diplomasiyi fevkalade iyi yönettik. Bunda; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın büyük emek ve katkıları oldu.

Tekrar edelim: İsrail terör örgütü, esaslı bir dayak yemeden Ortadoğu’ya barış ve huzur gelmez. Bu dayağı atabilecek tek güç, Türk Devleti’dir. Lakin devletimizin en az bir 3 yıllık sakin döneme ihtiyacı var.

Yani, biraz daha dişimizi sıkmamız ve diplomasi kanallarını kullanarak zaman kazanmamız gerekiyor.

Tabi, bu arada Terörsüz Türkiye bağlamında, iç cephedeki tahkimatımızı da hızla neticeye ulaştırmak zorundayız.

SON DAKİKA HABERLERİ

Nihat Kaşıkcı Diğer Yazıları