Biz Mars’a bile gideriz de bu kafayı ne yapacağız?
Bu ülke;
20 yıl önce, İsrail’in beş para etmez Heron’larını satın alabilmek için kıvranıyorken, bugün dünya İHA ve SİHA pazarının yüzde 65’ini ele geçirmiş durumda.
TCG Anadolu SİHA/Helikopter gemisini yaparak, milyarlarca dolarlık uçak gemilerinin pabucunu dama atacak süreci başlattı.
Dünyanın en gelişmiş saldırı helikopterlerinden biri olan ATAK’ı, emperyalistlerin tüm engellemelerine rağmen yaptı ve satıyor.
ABD’nin, Fransa’nın çok da matah olmayan genel maksat helikopterlerini kenara itip, Gökbey’i tasarladı, yaptı.
Eğitim uçağı Hürkuş’u uçurduktan sonra, bunun ‘hafif avcı uçağı’ sürümü olan Hürjet’i de Türk Ordusuna ve dost ülkelerin ordularına kazandırdı.
Kızılelma, Anka, Akıncı, Bayraktar TB2 ve TB3 başta olmak üzere, geliştirdiği insansız savaş platformlarıyla, dünya savaş tarihini değiştirecek adımları attı.
Bazı NATO üyesi ülkeler de dâhil, onlarca ülkeye İHA, SİHA, savaş gemisi, hatta denizaltı satmayı başardı.
S400’DEN ÇELİK KUBBE’YE
Daha birkaç sene önce, Çin’den veya Rusya’dan hava savunma sistemleri alırdın/alamazdın tartışmalarıyla boğulmak istenirken, bugün kendi Çelik Kubbe Hava Savunma Sistemi’ni devreye aldı; sadece kendi hava sahasını korumakla kalmıyor, Suriye başta olmak üzere, dost ve kardeş ülkelerin de hava sahasını korumaya hazırlanıyor.
Dünyanın en gelişmiş tanklarından biri olan Altay’ı, her türlü engellemeye rağmen yaptı ve seri üretime geçti.
En küçüğünden en büyüğüne, sayısını bile aklımızda tutamadığımız yerli ve güdümlü füzeleri yaptı; envanterimizdeki tüm platformlara uyarlanabilir hale getirdi.
Küçük füzelerden en büyük füzelere, helikopterlerden savaş uçaklarına ve İHA/SİHA’lara kadar, her platformun kullanımına uygun değişik güçlerde jet motorları üretmeyi başardı.
Dünyanın en gelişmiş savaş uçaklarından birisi olan KAAN’ı uçurdu; seri üretim için test süreçlerinin tamamlanmasını bekliyor.
Ankara’da Nükleer Araştırma Merkezi’ni ve Türkiye Uzay Ajansı’nı kurdu.
İlk nükleer santralı Akkuyu’yu devreye almak için gün sayıyor.
TÜRKLER EN İYİSİNİ YAPAR
Dünyanın en büyük derin deniz araştırma ve sondaj filosuna sahip hale geldi; Karadeniz’den gaz, Gabar’dan petrol fışkırttı.
Ve nihayet yerli ve millî uydumuz olan Türksat 6A’yı yaparak uzaya gönderdi ve hizmete aldı.
İlk Türk gökmenlerini (astronot) uzaya gönderdi.
Yerli ve milli otomobilimiz TOGG’u başardı ve dünyaya satmaya hazırlanıyor.
Farklı alanlarda, şu anda aklımıza dahi getiremediğimiz yüzlerce projeyi başardı; Türk Milleti’nin zihnine 200 yıldır kazınmış olan ‘Türkler yapamaz’ algısını yerle bir etti. Artık yeni algı; ‘Türkler en iyisini yapar’ oldu.
Sağlık sistemini, dünyanın en iyi ve kaliteli hizmet veren kamu sağlık sistemi haline getirdi. Geçmişte, koğuşlarda yatacak yatak bulamayan hastalarımıza, 5 yıldızlı otel konforunda yataklı sağlık hizmeti vermeyi başardı.
Cennetmekân Abdülhamit Han’ın başlattığı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün devam ettirdiği ‘demir ağlar’ projesini zirveye taşıdı. Şimdi hedef, tüm kentlerin hızlı tren ağlarıyla bağlanması…
ENFLASYONA TAKILMAYALIM
Cumhuriyet kurulduğunda, belki birkaç on dolar olan fert başına yıllık millî gelirini, bugün 15 bin doların (satınalma paritesine göre en az 25 bin dolar) üzerine çıkarmayı başardı.
İçine kapanık ve incir-pamuk-kuru üzüm üçgenine sıkışmış dış ticaretini, artık teknoloji ve teknolojik ürünler satar bir hale getirdi.
Yaşadığı tüm ağır yapısal sorunlara rağmen, tarımsal hasılada dünya yedincisi ve Avrupa birincisi olmayı başardı.
Evet, bugün tüm dünya büyük bir kaos yaşıyor. Ekonomiler darmadağın olmuş durumda. Biz de ekonomi sorunlarını en ağır şekliyle yaşıyoruz. Belki diğer ülkelerden farklı olarak, asrın felaketi olan 6 Şubat Depremlerini yaşadık. En az 100-150 milyar dolarlık bir hasar aldık. Faturayı, tüm ülke olarak ‘enflasyon’ adı altında ödüyoruz. En büyük sıkıntıyı da emekliler yaşıyor.
Bunların hepsi tamam…
Fakat bir türlü kurtulmayı başaramadığımız, en ağır sorunumuz orta yerde duruyor: Tanzimat Kafası…
BU KAFA, TÜRKİYE’YE DÜŞMAN
200 yıl önce Mustafa Reşit Paşa adlı Batı devşirmesinin şahsında temsil ediliyordu, o kafa…
Sultan Abdülaziz ve İkinci Abdülhamit zamanında Mithat Paşa adıyla temsil imkânı buluyordu.
İmparatorluğumuzu 1908’den itibaren batırıldığı dönemdeki adı İttihat ve Terakki olmuştu.
Maalesef bugün de o iflah olmaz kafa, Atatürk’ün vefatından bu yana CHP tarafından temsil ediliyor.
Merhum Deniz Baykal’ın bazı millî meselelerdeki milliyetçi duruşunu istisna tutarsak; başında Kemal Kılıçdaroğlu olmuş, Özgür Özel olmuş, fark etmiyor.
Her zaman Türk Milletine ve onun değerlerine yabancı…
Yerli ve millî olan her şeye karşı…
TOGG gibi büyük bir değerimiz dâhil, tüm yerli ve millî ürünlere ve şirketlere düşman…
Her daim Avrupa ve Amerika’dan medet dilenen…
İstanbul’da, tüm zamanların en büyük hırsızlık-yolsuzluk-rüşvet davasının inanılması güç delilleri ve içeriden tanıkları/itirafçıları ortalığa saçılırken; işi siyasî gürültüye getirerek, bir kifayetsiz muhterisin siyasî kariyeri uğruna Türkiye’yi kaosa sürüklemeye çalışan bir kafadan söz ediyoruz.
Evet, biz bir zaman sonra Mars’a uzay gemisi ve gökmen (astronot) göndermeyi bile başarırız; lakin bu kafayı ne yapacağız?