Ümit öğütme makinesi: CHP-2
Tam bir yıl olmuş bu köşede ‘ümit öğütme makinesi’ diyeli; 3 Eylül 2024’te. Diyeceğimizi fazlasıyla söylemiş, kendimizce konuyu mühürlemiştik. Hükümette esecek rüzgarlar muhalefetin fırtınalarıyla hissedilmez oluyor, mühür tutmuyor tespitlerimiz. Kısır döngüsünü kıramayan siyaset ve umursamaz siyasetçiler, bütün ülkeyi savururken milleti, girdabında sersemleştiriyor.
Geçen yıl şu paragrafla açılıyor yazımız:
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ne zaman kendini heyecanlandıracak işler yapmaya girişse sonu, seçmen için hayal kırıklığı oluyor.12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra, özellikle 1990’lardan bu yana 30 küsur yıldır bütün ümitleri boşa çıkararak geldi bugünlere. 30 küsur yıldır kıpırdanıp hareket edecekmiş gibi yaptı ama hareketlenmedi yerinden. Her kıpırdanışa boşuna ümitlendi seçmen.
YİNE HAREKETLENME YİNE HAYAL KIRIKLIĞI
Yine bir hareketlenme, meydanlarda mitingler yapılıyor, yine ümitlenmiş seçmen, oy oranı artmış, bir kez daha kendi ayağına dolanmayı başardı müzmin ana muhalefet partisi. Bir kez daha kendi içindeki hiziplerin paçasına asılmasıyla iktidar yerine gündem ve tartışmanın baş konusu oldu.
Çünkü CHP’li belediyeler için açılan yolsuzluk davalarının ihbarcıları da bir zaaf anı bekleyen fırsatçı hizip de bünyesinde barınıyordu. Bu ‘hizip hastalığı’, zaten oldum olası partiyi güçten düşüren zayıflığıydı ama bunu çözemedi de çözemedi koca devletin kurucu partisi.
Devletin çıkarları etrafında bir bütün olarak kemikleştiremedi siyasetçi diye arkasına taktıklarını. Devleti, milleti yönetme derdi olmayan fırsatçıların kapılarından oldu. Tek derdi siyaset pastasının başına oturmak, oturduğunda da kalkmamak niyetli kifayetsiz muhterislerin.
PASTA BAŞINA OTURMANIN ADI SİYASET OLDU
Siyaset, bir yaptırımı olmadığı için ‘pastanın başına-kenarına oturma’ çabasına, nemalanma fırsatına dönüştü sözde siyasetçiye. İktidarı muhalefeti fark etmiyor, siyaset diye ateşlenenler, bu niyetle yarışıyor aralarında.
Her hata, cezasız kalarak kendi partilisini koruyan partilerin bağrında söndürüldü. Bu cesaretle öndeki, gerideki kifayetsiz muhterislerin ağzı sulandıkça sulandı, sulanıyor. Ülke ve siyasetini esir aldı bu anlayış.
Pasta başına oturmak için başka ülkelerin desteğine başvuran, desteği almaktan çekinmeyenleri de var bunların. Geçmişte de olmuş ancak dün gizlilik içinde yapılan bugün aleni, göstere göstere, hatta güç gösterisi olarak yapılıyor orta yerde. Bu ülkenin siyasetine başka ülkelerin desteğiyle aday olmak, ‘demokrasi’ diye satılıyor pazarda.
SİYASET VE SİYASETÇİ YENİDEN TANIMLANMALI
Yani siyasetin, siyasetçinin tanımı, anlamı, işlevi, milletin ihtiyacı olan çizgiden çok uzaklaştı. Sandık dışında kesiştikleri bir amaç, hedef, çaba konumu göstermiyor navigasyonlar; kendine çalışıyor rütbe ve koltuk tutan.
Sadrazam, vezir, başvekil, nazır kellesi alabilen devlet idaresinden belediyenin kasaba kurnazı memuruna, bürokrasinin tıfıl daire başkanı, müdürüne dokunamayan siyasi iradeyi, yolsuzluğun yoluna göz yumulan düzeni, siyaset diye tarif eder olduk.
En çok eleştirdiği konuda açık veren CHP, son hareketlenmesini de tartışılan böyle bir sonla sönümlendirdi, bir kez daha ümitleri öğüttü. Siyaset sanılan şeyi yeniden özüne uygun tanımlamalı, yaptırımlarını koymalı ve uygulamaya geçmeli Türkiye.
KİMSE BU TEMİZLİKTEN MUAF DEĞİLDİR
Pasta başına oturma çabası siyaset değildir, bunun parti fark etmeksizin zihinlere nakşedilmesi birinci şarttır. İkincisi; hiçbir parti ve örgütleri, bu temizlikten muaf değildir. Gereğini yapmayan, bir gelecek ve ‘Türkiye Yüzyılı’nı rüyasında görür.
CHP de içindeki kukla ve rantsever atıkları ayıklamalı, kurduğu devletin ağzından düşürmediği çıkarlarını, yeniden kurarcasına sahiplenmelidir.
Yeni dünya kurulurken devletin, herhangi bir görüşten hiçbir kifayetsiz muhterisle atabileceği tek adımı yoktur.