Genel Cerrah Prof. Dr. Semih Görgülü'den kadınları rahatlatan açıklama!
Genel Cerrah Prof. Dr. Semih Görgülü, kadınlar arasında “mamografi ve sütyen kullanımı” ile ilgili yanlış bilinenleri açıkladı. Prof. Dr. Görgülü'nün açıklamaları yanlış bilgi sahibi olan kadınları rahatlattı.
Genel Cerrah Prof. Dr. Semih Görgülü, kadınlar arasında “mamografi ve sütyen kullanımı” ile ilgili yanlış bilinenler hakkında açıklama yaptı. Görgülü, “Mamografide alınan radyasyon, günlük hayatta maruz kaldığımız doğal radyasyonun çok küçük bir kısmı kadardır. Sütyen kullanımının meme kanseriyle bir ilişkisi söz konusu değildir” dedi.
Mamografi ve sütyen kullanımı ile ilgili Yeni Ankara muhabirinin sorularını yanıtlayan Genel Cerrah Prof. Dr. Semih Görgülü şöyle konuştu:
“BİLİMSEL BİR TEMELİ YOKTUR”
Sütyen kullanımının meme kanseriyle bir ilişkisi söz konusu değildir. Toplumun bazı kesimlerinde gördüğümüz sütyen kullanımının meme kanseri riskini arttırdığı, kullanılan sütyenin memeyi sıkıştırarak lenf dolaşımını bozduğu ve bunun sonucu metabolizma artıklarının birikerek kanseri tetiklediği inancının bilimsel bir temeli yoktur. Sadece aşırı sıkı sütyen kullanımı meme dokusuna yaptığı baskı nedeniyle ağrıya yol açabilir. Sütyen kullanımı kanser endişesi olmaksızın tamamen bireysel bir tercih olmalıdır.
“GÜNLÜK HAYATTA MARUZ KALDIĞIMIZ DOĞAL RADYASYONUN ÇOK DÜŞÜK BİR KISMI”
Mamografi meme hastalıklarının tanı ve taramasında tüm dünyada en yaygın kullanılan standart yöntemdir. Mamografi sırasında meme dokusuna düşük doz radyoaktif ışın verilerek dokunun görüntüsü elde edilir. Bir dijital mamografi sırasında alınan ortalama radyasyon dozu 0.4 millisievert (mSv) civarındadır. Karşılaştırma yaparsak göğüs röntgeninde uygulanan doz yaklaşık 0.1mSv’dir. Yılda doğal yollardan maruz kaldığımız radyasyon (güneş, toprak, havadan) ise yaklaşık 3 mSv’dir.Yani mamografide alınan radyasyon, günlük hayatta maruz kaldığımız doğal radyasyonun çok küçük bir kısmı kadardır.
“YAKLAŞIK 2 YIL ÖNCE TEŞHİS EDİLMESİNİ SAĞLAR”
Buna karşılık mamografi memedeki birçok kitlenin elle muayenede tespit edilmesinden yaklaşık 2 yıl önce teşhis edilmesini sağlamaktadır. Bu nedenle faydası, potansiyel risklerinden kat kat fazladır ve özellikle 40 yaş üstünde yapılan düzenli taramalar birçok kadında hayat kurtarmaktadır. Ancak her görüntüleme yönteminin güçlü ve zayıf yönleri bulunmaktadır. Mamografinin duyarlılığı yani kitleleri tespit edebilme oranı genel popülasyonda yüzde 75– 90 arasında değişmektedir. Meme dokusu yoğun olmayan kadınlarda bu oran genellikle yüzde 85 – 90’a kadar çıkmaktayken yoğun meme dokusuna sahip kadınlarda (özellikle genç kadınlarda) duyarlılık yüzde 50 – 65’e kadar düşebilmektedir. Bu nedenle kontrole gelen her kadına mutlaka hekim tarafından elle muayene yapılmalı ve gerektiğinde ultrasonografi, meme MR gibi ek görüntüleme tetkikleri istenmelidir.