Ankaralı Psikolog Aydaş'tan uyarı: "Uyuşturucu kullanımının altında birden fazla sebep yatar!

Ankaralı Psikolog Sera Aydaş, uyuşturucu kullanımının yalnızca bireysel bir tercih değil, aynı zamanda derin psikolojik ve çevresel sorunların dışa vurumu olduğunu vurgulayarak, bu mücadelede toplumsal duyarlılığın artırılması gerektiğini söyledi.

Uyuşturucu Kullanımı ve Trafiği ile Mücadele Günü dolayısıyla Ankaralı Psikolog Sera Aydaş, uyuşturucu kullanımının altında yatan sebeplerle ilgili Yeni Ankara’ya özel açıklamalarda bulundu. Uyuşturucu kullanımının genellikle psikolojik ve çevresel sorunların dışa vurumu olduğunu belirten Aydaş, iyileşme sürecinin ise dalgalanmalı olduğunu söyledi.

"KİMİLERİ İÇİN BİR KAÇIŞ YOLU OLABİLİR"

Uyuşturucu madde kullanımının altında kaçış yolu olarak seçmek yapabileceğini söyleyen Aydaş, "Uyuşturucu kullanımının psikolojik karşılığı nedir diye baktığımızda, uyuşturucu kullanımı genellikle bir semptomdur. Yani, altında yatan tek bir sebep yoktur. Psikolojik, sosyal ya da çevresel sorunların bir dışavurumu olabilir diye bakarız biz bu kullanıma. Burada ise farklı boyutlar karşımıza çıkar. Şimdi, ilk olarak duygusal kaçış diyebiliriz. Çünkü kişi hayatında yoğun bir stres yaşadıysa, travmaya sahipse, depresyon ve kaygı gibi duygularla başa çıkamadığını düşünüyorsa, uyuşturucu maddeyi bir kaçış yolu olarak kullanabilir" ifadelerini kullandı.

"KİMLİK SORUNLARI MADDE KULLANIMINA YOL AÇABİLİR"

Özellikle genç yaşta ortaya çıkan kimlik sorunlarıın madde kullanıma yol açabileceğini söyleyen Aydaş, sözlerine şöyle devam etti:

"İkinci olarak ise; kendini düzenleme çabası. Yani, özellikle erken yaşta duygusal düzenleme becerisi geliştirmemiş bireyler, kendilerini yatıştırmak ya da uyarılmak için maddeye yönelebilirler. Bir diğeri ise boşluk ve kimlik sorunları olabilir. Gençlerde özellikle ya da erken dönemde travma yaşamış kişilere baktığımızda, 'Ben kimim' sorusunu sorarlar ve aslında sağlıklı bir cevap veremediklerinde madde kullanımı, bir aidiyet hissi veya kimlik deneyimi olarak ortaya çıkar.

Diğer bir nokta da bağ kurma yoksunluğu. Bağımlılık dediğimiz şey, bazen sosyal bağların yerine alan bir şey olur. Yani bağımlı kişi için madde, ilişki kuramadığı ya da terk edilmişlik duygusunun yerine geçen bir unsur haline gelir."

"HASTALARI YARGILAMADAN DİNLEMEK ÇOK ÖNEMLİ"

Aydaş, madde kullanan bireylere yaklaşırken dikkatli olunması gerektiğini bildirerek, "Bu kişileri yargılamadan dinlemek çok önemli. Yani hasta karşınıza oturduğunda 'Neden içtin' ya da 'Bir daha yapmazsın değil mi' gibi sorgulayıcı ve suçlayıcı sorularla değil, daha anlayışlı ve empatik bir dille yaklaşmak gerekir. Bağımlılık bir karakter zayıflığı değildir. Bağımlılığı bir hastalık olarak görmek gerekir. Tıpkı diyabet gibi; bağımlılık da tedavi ve takip gerektiren kronik bir rahatsızlıktır. Kişiyi utandırmak ya da irade eksikliğiyle suçlamak, tedavi sürecine zarar verir" diye konuştu.

İyileşme sürecinin inişli çıkışlı olabileceğinin altını çizen Aydaş, şunları söyledi:

"İyileşme dalgalıdır. Yani hasta zaman zaman tökezleyebilir, ara ara geri dönüşler yaşayabilir. Biz buna 'nüks' deriz ve bu, bir başarısızlık değil, sürecin doğal bir parçasıdır. Bu noktada destekleyici kalmak çok önemlidir Tabii ki bu süreçte sosyal destek de çok kıymetlidir. Aile, arkadaş çevresi, terapist ve grup terapileri gibi destek ağları, iyileşme sürecinin temel taşlarını oluşturur. Son olarak, gelen kişinin amacı yalnızca maddeyi bırakmak olmamalıdır. Hayatı yeniden kurmak esas alınmalıdır. Eğitim, iş, ilişkiler ve boş zaman etkinlikleri gibi alanlarda kişiye destek sunmak, kalıcı ve sürdürülebilir bir iyileşme için kritik öneme sahiptir."

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber