45 yaş üstü erkekler dikkat! Uzmanından ürolojik hastalıklar için kritik uyarılar ve korunma yolları!
Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri ve Üroloji Uzmanı Dr. Kemal Oskay, Türkiye’de ürolojik hastalıkların yaygınlığı, tanı süreçleri ve modern tedavi yaklaşımlarına dair Yeni Ankara’ya özel değerlendirmelerde bulundu.
Üroloji Uzmanı ve Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Kemal Oskay, Türkiye'de ürolojik hastalıklara dair en net verilerin kanser türleri üzerinden elde edildiğini belirterek, “Üroloji; kadın, erkek ve çocuk hastalarla ilgilenen bir tıp dalıdır. Türkiye'de ürolojik hastalıkların görülme sıklığı hakkında daha çok kanser verileri üzerinden değerlendirme yapabiliyoruz. Türkiye'de ürolojik kanserlerin görülme sıklığı, her 100 bin kişide yaklaşık 13 ila 14. Prostat kanseri ve mesane kanseri konusunda elimizde sağlam veriler mevcut, bu hastalıkları iyi tanıyoruz. Ancak taş hastalığı, hipospadias (peygamber sünneti) ve sistit (mesane enfeksiyonu) gibi diğer ürolojik hastalıklarla ilgili yeterli istatistiksel verimiz bulunmamaktadır. Öte yandan böbrek taşı rahatsızlığı da ülkemizde oldukça yaygındır.” dedi.
“PROSTAT KANSERİNDE ERKEN MÜDAHALE ŞART”
Prostat rahatsızlıklarının hemen hemen tüm erkekleri etkileyebileceğine işaret eden Oskay, “Prostat hastalığı ise genellikle 40-45 yaş üzeri erkeklerde yaygın olarak görülür. Hemen hemen tüm erkekleri etkileyebilecek bir rahatsızlıktır. Prostatın iyi huylu büyümesiyle prostat kanseri arasındaki farklar ise şöyledir: Prostat kanserinde, iyi huylu prostat büyümesine göre daha farklı ve kapsamlı tedavi yöntemleri uyguluyoruz. İyi huylu prostat büyümesi pek çok erkekte görülebilir, ancak prostat kanseri tespit edildiği anda, radikal cerrahi, radyoterapi ve hormon tedavisi gibi daha uzun ve zahmetli tedavi süreçlerine başlamak gerekir. Bu kanser, özellikle ailesinde bu hastalığı geçirmiş bireyler olan erkeklerde daha sık görülmektedir. Özellikle 45 yaş civarında birinci derece akrabasında prostat kanseri tanısı olan erkekler, risk grubunda yer alır ve bu kişilerde taramalara daha erken başlanır.” şeklinde konuştu.
"MESANE KANSERİ TÜRKİYE'DE ALTINCI SIRADA”
Dr. Kemal Oskay, mesane kanserinin mikroskobik veya gözle görülebilecek idrar kanaması, yanma ve ağrı gibi belirtilerinin mutlaka ciddiye alınması gerektiğini bildirerek, şu ifadelere yer verdi:
“Mesane kanserinin en belirgin belirtisi ise idrarda kanamadır. Bu kanama, mikroskobik düzeyde olabileceği gibi çıplak gözle görülebilecek kadar belirgin (makroskobik) de olabilir. Kanamanın yanı sıra idrar yaparken yanma ve ağrı da görülebilir. Sigara ve alkol tüketimi, özellikle mesane kanseri ile doğrudan ilişkilidir. Türkiye’de mesane tümörlerinin yaklaşık yüzde 50’si sigara kullanımına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Mesane kanseri, ülkemizde görülme sıklığı açısından altıncı sırada yer almakta olup, hızlı bir şekilde daha üst sıralara doğru ilerlemektedir. Bu nedenle sigara tüketiminin hem hastalar hem de toplum genelinde mutlaka bırakılması gerekmektedir.”
"İDRAR KAÇIRMA BELİRTİLERİ CİDDİYE ALINMALI”
İdrar kaçırmanın altta yatan nedenlere göre farklı tedavi yöntemleriyle ele alınması gerektiğine dikkat çeken Oskay, “Bu tür semptomların hepsi mutlaka ciddiye alınmalıdır. İlk olarak aile hekimine başvurulmalı ve basit tetkiklerle değerlendirmeye başlanmalıdır. Bu tetkiklerin ilki olan idrar tahlilinde mikroskobik düzeyde bile kan görülse, mutlaka detaylı araştırma yapılmalıdır. İdrar kaçırma da bizim sık karşılaştığımız sorunlardan biridir. Özellikle belli bir yaşın üzerindeki kadınlarda, menopoz sonrası dönemde ve çok sayıda doğum yapmış kadınlarda daha sık görülmektedir. Ayrıca yaşlı erkeklerde, genellikle prostat hastalıklarına ya da mesane problemlerine bağlı olarak da idrar kaçırma meydana gelebilir. İdrar kaçırmada, tanı koyulduktan sonra tedavi; altta yatan nedene bağlı olarak değişmektedir. İlaç tedavileri, cerrahi yöntemler ve bazı durumlarda rehabilitasyon tedavileri uygulanabilir. Genel olarak idrar kaçırma tedavisinde, eğer hasta ilaç tedavisinden fayda görmüyorsa ve temel neden cerrahi bir müdahale gerektiriyorsa, cerrahi tedavi uygulamak daha uygun olur. Çocuklarda en sık karşılaştığımız ürolojik sorunlar arasında inmemiş testis ve hipospadias yer almaktadır. Hipospadias, tıpkı yarık damak ya da dudak gibi doğuştan gelen yapısal bir bozukluktur ve sık görülür.” diye aktardı.
“BÖBREK TAŞINDA BESLENME ALIŞKANLIKLARI VE SU TÜKETİMİ KRİTİK ROL OYNUYOR”
Oskay, böbrek taşı hastalığında beslenme alışkanlıklarının büyük rol oynadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bunun temel sebepleri arasında az su tüketimi ve sağlıklı suya erişim sorunları yer almaktadır. Çok tuzlu besinler tüketmemiz, gençler arasında yaygınlaşan kafein ve çay alışkanlığı gibi etkenler, böbrek taşı oluşumunu artırmaktadır. Bu içecekler oksalat kaynağıdır ve böbrek taşı riskini yükseltir. Etkin tedavi yöntemine gelecek olursak, taşın tespitinden sonra eskiden yani yaklaşık 20 yıl önce açık cerrahi yöntemler sıkça kullanılırken, günümüzde endoskopik cerrahiler oldukça yaygınlaşmıştır. Bu yöntemle, vücutta herhangi bir kesi yapılmadan, doğal yollardan (örneğin üretradan girilerek) gerçekleştirilen ameliyatlar sayesinde hastalar daha az ağrı hisseder, daha hızlı iyileşir ve kısa sürede taburcu olabilir. Taş hastalığının tedavisinde bu yöntemler etkin bir yol hâline gelmiştir.”