Kürt sorununda yeni çözüm arayışları: Bahçeli'nin ezber bozan çıkışları, silah bırakmada Öcalan'ın rolü, CHP'nin süreçteki önemi
Ayhan Bilgen, güncel siyasi gelişmelere dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bilgen, Öcalan'ın silah bırakma sürecindeki belirleyici rolünü ve siyasi popülizmin yarattığı engelleri detaylandırdı. Bilgen, Demirtaş'ın gündemde tutulmasının ise hukuki süreci zorlaştırdığını söyledi.
Eski HDP Kars milletvekilli ve Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, kamuoyunda “Terörsüz Türkiye” komisyonu olarak bilinen Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu hakkında ve Bülent Arınç’ın Selahattin Demirtaş açıklamalarına dair Yeni Ankara’ya açıklamalarda bulundu.
Kürt sorununa ve silahların bırakılmasına yönelik girişimlerin geçmişine dikkat çeken Ayhan Bilgen, farklı hükümet dönemlerinde toplam dokuz kez çözüm arayışı başlatıldığını söyledi. Türkiye’nin bu meseleyi artık kaçınılmaz biçimde ele alması gerektiğini vurgulayan Bilgen, Türkiye’nin Ortadoğu’da etkili ve güçlü bir özne haline gelmesinin önündeki en büyük engellerden birinin de bu sorun olduğunu belirtti.
Son dönemde yaşanan bölgesel gelişmelerin süreci hızlandırdığını ifade eden Bilgen, özellikle İsrail politikaları ve Suriye’deki değişen dengelerin etkisine dikkat çekti. Daha zamana yayılan çözüm modellerinin geçmişte mümkün olabileceğini söyleyen Bilgen, “Artık o lüks kalmadı. Bu imkan giderek azaldığı için daha hızlı hareket etme yönünde bir tercih yapıldı” dedi.
Bilgen, mevcut girişimlerin, zaten var olan bir arayışın hızlanmış hali olduğunu kaydetti.
MHP lideri Bahçeli 18 Kasım’da gerçekleştirdiği grup toplantısında “Komisyon gitmezse alırım yanıma 3 arkadaşımı İmralı’ya gitmekten imtina etmem” demişti. Daha sonrasında gerçekleşen DEM grup toplantısında ise Diyarbakır’dan gelen kadın grubu mecliste “Jin, jiyan, azadi. Bijî Serok Apo” sloganlarını atmıştı. Kürt sorunu ve silahların bırakılmasına ilişkin süreci Yeni Ankara'ya değerlendiren Ayhan Bilgen, çözümün önündeki en büyük iki engelin siyasi popülizm ve toplumsal kutuplaşma olduğunu söyledi. Siyasetçilerin konuyu kendi kitlesi ve kariyer planlaması için araçsallaştırdığını belirten Bilgen, toplumdaki karşılıklı korku ve önyargıların da süreci zorlaştırdığını ifade etti.
Bilgen, son dönemde Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamaların “ezber bozan” nitelikte olduğunu ve süreçte bir tür paratoner rolü üstlendiğini dile getirdi. Bu çıkışların tansiyonu düşürmüş olabileceğini belirten Bilgen, “Öfkeyi ve tepkiyi kendi üzerine çekmiş gibi görünüyor. Ancak hâlâ güçlü kaygılar ve endişeler var. Bu nedenle süreci koruyan reflekslerin geliştirilmesi şart” dedi.
“SİLAH BIRAKMA SÜRECİNDE ÖCALAN’IN ROLÜ KİMSEYLE KIYASLANAMAZ”
Çözüm sürecinin olası aktörlerine dair değerlendirmelerde bulunan Bilgen, Selahattin Demirtaş ile Abdullah Öcalan’ın birbirine alternatif ya da karşılaştırılabilir özneler olarak görülmemesi gerektiğini vurguladı. Silah bırakma sürecinde Öcalan’ın örgüt üzerindeki etkisinin belirleyici olduğunu ifade eden Bilgen, “Örgütü kuran kişi olarak Öcalan’ın inisiyatif gücü çok daha yüksek. Hiçbir siyasetçi bu düzeyde etkili olamaz” dedi.
Dem Parti’de siyaseti sürdüren tecrübeli isimlerin toplum nezdinde etkili olabileceğini belirten Bilgen, ancak örgüte yönelik doğrudan söz söyleme kapasitesinin Öcalan ile kıyaslanamayacağını söyledi.
“DEMOKRATİKLEŞME AŞAMASINDA GENİŞ KATILIM ŞART”
Silah bırakma sürecinin ardından tarif edilen demokratikleşme aşamasında ise tüm toplumsal kesimlerin rol oynaması gerektiğini kaydeden Bilgen, “Kürt çevreleri, sosyalistler, Türkiye’de demokrasi ve barış talebi olan herkes bu sürece katılmalıdır” ifadelerini kullandı.
Her aktörün kendi sloganlarına sıkışmadan, karşı mahallelerin kaygılarını giderecek bir dil kullanması gerektiğini söyleyen Bilgen, Türkiye’nin barışı için herkesin sorumluluk alması gerektiğini vurguladı.
“BU SÜREÇ BİR PARTİ MESELESİ OLMAKTAN ÇIKARILMALI”
Ayhan Bilgen, mevcut siyasi dengelerin önceki çözüm sürecine benzer bir tablo oluşturduğunu belirtti. Sürecin yalnızca iktidar ile Kürt siyaseti arasında bir ilişki gibi algılanmasının riskli olduğunu söyleyen Bilgen, CHP’nin dışarıda kalmaması gerektiğini ifade ederek şu değerlendirmede bulundu:
“Önceki süreçte MHP ve CHP dışarıda olduğu için başarı sağlanamadı. Şimdi MHP içeride. CHP de sürece dahil olursa, bu mesele bir parti konusu olmaktan çıkar, ülkenin ortak sorunu olarak ele alınır. Hiç kimsenin siyasi ikbaline alet edilmez”
Bilgen, çözümün ancak geniş katılımlı, hiçbir siyasi yapının tekelinde olmayan bir yaklaşımla mümkün olabileceğini söyledi.
Ayhan Bilgen, Kürt sorununa ilişkin çözüm arayışlarını değerlendirdiği açıklamalarında, özellikle silah bırakma ve demokratikleşme süreçlerinin birbirinden ayrı ele alınması gerektiğini vurguladı.
Silah bırakma aşamasında örgüt üzerindeki etkinin belirleyici olduğunu ifade eden Bilgen, “Bu süreçte Öcalan’ın çağrısının etkisi kimseyle kıyaslanamaz. Bu, keyfi bir tercih değil; ilişki gerçekliği üzerinden yapılan bir tercihtir” dedi.
DEM Parti ya da diğer siyasi aktörlerin silah bırakma konusundaki çağrılarının aynı etkiyi yaratmayacağını söyleyen Bilgen, “Benim ya da DEM’in yapacağı çağrının örgüt üzerindeki etkisi farklı olur. HÜDA PAR’ın tavrı ise eski kutuplaşmalar nedeniyle ters bile tepebilir” ifadelerini kullandı.
“DEMOKRATİKLEŞME KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİL; HERKES BU SÜRECE DAHİL OLMALI”
Silahsızlanma sonrası demokratikleşme aşamasının tüm toplumsal kesimleri ilgilendirdiğini belirten Bilgen, bu sürecin yalnızca Kürtlerle değil, Türkiye’nin genel demokrasi ve barış ihtiyacıyla ilgili olduğunu söyledi. CHP’ye oy veren Kürt seçmenler, DEM tabanı ve diğer kesimlerin bu sürecin doğal parçası olduğunu dile getiren Bilgen, “Hak ve özgürlükler kimsenin tekelinde değildir. Türkiye barışa kavuştuğunda herkes kazanacaktır” dedi.
“MECLİSTE KOMİSYON KURULMASI CHP’NİN ÖNERİSİDİR VE MEŞRUİYET AÇISINDAN HAYATİ ÖNEM TAŞIR”
Bilgen, çözüm sürecine dair Meclis’te bir komisyon kurulması yönündeki talebin esasen CHP’den geldiğini hatırlatarak, bunun doğru bir öneri olduğunu belirtti. Bilgen, “Geçmişte süreç sadece iktidar ile Kürt siyaseti arasında yürüdü algısı oluştu. CHP’nin önerdiği meclis komisyonu katılım ve meşruiyet açısından çok önemli” dedi.
“DEMİRTAŞ GÜNDEMDE TUTULDUKÇA TAHLİYE ZORLAŞIYOR”
Demirtaş’ın hukuki durumuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Bilgen, konunun bir kutuplaşma başlığına dönüşmesinin çözümü zorlaştırdığını söyledi. “Demirtaş ne kadar gündemde tutulursa hukuki çözüm o kadar zorlaşıyor. Bu durum siyasi çekişmeye dönüşüyor” diyen Bilgen, hukuki sürecin daha sade ve teknik bir dille yürütülmesi gerektiğini ifade etti.
Demirtaş’ı savunurken kullanılan dilin kimi zaman ters etki yarattığını belirten Bilgen, Kobani davası ve kamuoyundaki hassasiyetler nedeniyle daha dikkatli bir yaklaşım gerektiğini söyledi.
“DEMİRTAŞ VE İMAMOĞLU’NA BİÇİLEN ROLLER BİRBİRİNE BENZİYOR”
Bilgen, sosyal medya paylaşımında dile getirdiği kıyaslamayı açıklarken, Demirtaş’a yönelik söylemlerin bir dönem bugün İmamoğlu’na yöneltilen beklentilere benzediğini belirterek, “Onu savunarak güçlendirmek değil, savunarak hedef haline getirmek gibi bir durum oluşuyor” dedi.
Cezaevindeki kişilerin dışarıdaki politik beklentiler nedeniyle zaman zaman yanlış yönlendirilebildiğini ifade eden Bilgen, “Hem içeriden hem dışarıdan beklentiyi sürekli yükselten açıklamalar gerçeklikle bağını koparabiliyor. Bu nedenle her iki tarafın da dikkatli olması gerekir” uyarısında bulundu.
“YASİN BÖRÜ’NÜN YENİDEN GÜNDEME GETİRİLMESİ DOĞRU BİR ADIM DEĞİLDİ”
Bilgen, son dönemde tartışmalarda Yasin Börü olayının yeniden gündeme getirilmesinin sürece zarar verdiğini söyleyerek, “Daha çok cezaevindeki psikolojinin etkisiyle yapıldığını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.