Gürsel Tekin Yeni Ankara’ya konuştu! İhraç kararı, CHP içi tartışmalar ve yolsuzlukla mücadele vurgusu
CHP’den 26 Eylül 2025’te ihraç edilen Gürsel Tekin, yaşanan süreci, parti içi demokrasi tartışmalarını, yolsuzluk iddialarını ve geleceğe dair planlarını Yeni Ankara’ya değerlendirdi. Tekin, “Benim mücadelem bireysel değil; bu partiyi çetelerden temizlemek isteyen milyonların mücadelesidir” dedi.
38. İstanbul İl Kongresi’nin mahkeme kararıyla iptal edilmesinin ardından, yargı süreci doğrultusunda İstanbul İl Örgütü’nde göreve başlayan Gürsel Tekin, partisinden ihraç edilmesi ve CHP içindeki tartışmalara ilişkin Yeni Ankara’ya kapsamlı açıklamalarda bulundu.
“CHP İTİRAZ KÜLTÜRÜNDEN GELİR; İTİRAZ EDENİ KAPININ ÖNÜNE KONULARAK BÜYÜTÜLEMEZ”
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) geleneğine vurgu yapan Tekin, hiçbir dönem itiraz eden partililerin ihracından yana olmadığını belirtti. Tekin, CHP'den ihraç edilmesine ilişkin şunları söyledi:
“Dönemin Tunceli Milletvekilinin, Hüseyin Aygün’ün ihracını istediler, o gün de karşı çıktım. Yıllar boyunca birçok il başkanının, milletvekilinin ihracı gündeme geldiğinde hep karşı durdum, hep itiraz ettim. Çünkü bu parti itiraz kültüründen gelir. İtiraz eden insanı kapının önüne koyarak CHP’yi büyütemezsiniz.”
Tekin, İstanbul İl Başkanlığı döneminde istifa eden herkesi tek tek aradığını, kırgınlıkları gidermek için çaba sarf ettiğini belirterek, “İstanbul İl Başkanlığı yaptığım dönemde de, örgütlerden sorumlu genel başkan yardımcısı olduğum dönemde de, istifa eden herkesi tek tek arayıp nedenlerini öğrenen, kırgınlıkları gidermek için uğraşan bir yönetici oldum. Çünkü bizim bir kişiyi bile kaybetme lüksümüz yok. Hele ki bu partiyi gönülden savunan, eleştiren, eksikleri söyleyen insanları hiç kaybetme lüksümüz yok. Ama elbette ihraç edilmesi gerekenler vardır; İhaleye fesat karıştıranlar, partinin adını kullanarak çıkar sağlayanlar, rant peşinde koşanlar, rüşvet alanlar… Bunlar elbette ihraç edilmeli” dedi.
“İHRACIM CHP’Yİ GÜÇLENDİRMEZ; DEMOKRATİK KÜLTÜRE ZARAR VERİR”
CHP’den ihracı hakkında konuşan Tekin, kararın partiyi güçlendirmeyeceğini vurgulayarak, “Benim gibi yalnızca itiraz ettiği için kapının önüne koymak bu partiye katkı sağlamaz. Aksine zayıflatır, böler ve topluma kötü bir mesaj verir" dedi.
“PARTİMİZİN İÇİNDE RANT PEŞİNDE KOŞAN, RÜŞVET VE İHALE FESADI İDDİALARIYLA ANILAN YAPILAR VAR"
Mahkeme kararı, partililer ve özellikle itiraz eden kurultay üyeleri tarafından çağrı heyeti başkanı olarak önerildiğini ve bu durumun “kayyum” olarak nitelendirilmesinin yanlış olduğunu aktaran Tekin, şunları kaydetti:
“Ben hayatım boyunca makamdan güç alan bir siyasetçi olmadım. Gücümü hep sokaktan, tabandan, çarşıdan pazardan aldım. Bugün bazı kırgınlıkları da anlıyorum; çünkü büyük bir kısmı fonlanan sözde ‘CHP’ye yakın’ medyadan başka bir şey izlemiyor ve oradaki linç kampanyalarından etkileniyor. ‘Kayyum’ kavramına gelince… Ben her zaman kayyuma karşı durmuş biriyim. Ama bugün benimle ilgili ortada bir yargı kararı var. İl başkanlığına tedbir konulduğu için, bu süreci düzeltmek üzere partililer tarafından ve özellikle itiraz eden kurultay delegeleri tarafından çağrı heyeti başkanı olarak önerildim. Eğer yargı beni değil de parti dışından birini, İstanbul 2 No’lu Baro’dan bir avukatı, yani CHP’li olmayan herhangi bir kişiyi bu sürecin başına atasaydı, işte o zaman bir ‘vesayet’ten bahsedilebilirdi. Ama bugün yapılan, partililerin talebiyle, yine parti içi bir sorunu çözme çabasıdır. Nitekim dışarıdan yapılan birçok ankette ‘Gürsel Tekin’in göreve gelişi doğru mu?’ diye sorulduğunda, yüzde 60’ların üzerinde bir onay görüyoruz. Onaylamayanlar elbette vardır ama ben şunu biliyorum; partimizin içine sirayet eden, kendi rantı için çalışan, rüşvetten ihaleye fesada kadar ciddi iddialarla ilişkilendirilen yapılar var. Siz bunların varlığını görmüyor olabilirsiniz ama ben yıllardır bu partinin mutfağında olduğum için görüyorum, biliyorum."
“GEREKİRSE TEK BAŞIMA KALIRIM AMA BU MÜCADELEYİ BIRAKMAM”
Partinin içinde bu tür kişilerle mücadele etmenin partiye karşı bir sorumluk olduğunu vurgulayan Tekin, "Masumiyet karinesi elbette herkes için geçerli. Ama bir insanın bu tür ilişkilere bulaşmış olma ihtimali, ihtimalin onda biri bile varsa, buna karşı mücadele etmek zorundayız. Ben bu mücadeleyi birileri beni anlasın diye değil, partime olan borcum gereği veriyorum. Gerekirse tek başıma kalırım ama bu mücadeleyi bırakmam" dedi.
"GENEL BAŞKANLARA VERİLEN 'TEK ADAM' YETKİLERİ BUDANACAK"
Tekin, açıklamalarına şu şekilde devam etti:
"Ben ne mahkemeden talimat alıyorum ne başka bir yerden. Bu ülkenin kurultaylarını bile yargı denetiminde yapıyoruz. YSK’nın, ilçe seçim kurullarının kararlarını ‘yargı denetimi’ diye kabul ediyorsunuz da aynı yargının başka kararlarını neden yok sayıyorsunuz? Bu çelişkiyi toplumun takdirine bırakıyorum. Gerçek demokrasi nasıl sağlanır? Bir siyasi partide demokrasi ancak şu şartlarla olur; belediye başkanları ve yerel yöneticiler, parti örgütüne müdahale etmeyecek. Siyasi Partiler Kanunu değişecek; genel başkanlara verilen 'tek adam' yetkileri budanacak. Parti içi yarışmanın önü kesilmeyecek; itiraz edenler düşman değil zenginlik olarak görülecek. Bu yapılmadan hiçbir partide CHP dahil gerçek demokratik örgütlenme mümkün değildir. Benim meşruiyetim de, siyasi çizgim de, yıllardır olduğu gibi bugün de tabanda, delegede, sokakta karşılığını bulmaya devam ediyor."
"BU TÜR UCUZ SUÇLAMALAR ANCAK ONLARI YÖNLENDİRENLERİN SEVİYESİNİ GÖSTERİR"
CHP PM eski üyesi Berkay Gezgin, Gürsel Tekin’i “hükümet maşası” olmakla suçlamıştı. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tekin, şunları söyledi.
“Açıkçası Berkay’ın kendisine çok fazla söyleyecek bir şeyim yok. Çünkü çok genç, çok toy ve kullandığı bu dili kendi iradesiyle kurmadığını hepimiz biliyoruz. Tepkim daha çok onu bu seviyeye iten, bu üslubu öğreten, arkasında 'abi' diye dolaşan sözde akıl hocalarınadır. Ben siyasette hiçbir rakibim için ne kendim ağzımı bozarım ne de yanımdaki bir akrabamın, dostumun böyle bir saygısızlık yapmasına izin veririm. Rakip olmak başka şeydir, saygısızlık yapmak başka. Bu çizgiyi hayatım boyunca korudum. O gün kendisine söylediğim ‘abilik tavsiyesi’ meselesine gelince… Aslında iyi niyetle söyledim ama sonra fark ettim ki sağlıklı işleyen bir zihin ve siyasi terbiyeye sahip genç, zaten tavsiyeyi alır. Bu arkadaşlara tavsiye vermeye de gerek yok; çünkü onlar değil, onların 'siyasi abileri' değiştiğinde kendileri de doğal olarak normalleşecekler. Bugün böylesine hadsiz bir dile sarılıyorlarsa, sebebi de o abilerin gölgesi altında kendilerini güvende hissetmeleridir.
Gelelim ‘hükümet maşası’ iftirasına… Ben hükümetten maaş alıyormuşum. Madem öyle diyor, buyursun ispat etsin. Eğer bir kuruşluk böyle bir gelir gösterirse, o parayı kendisine ve ailesine bağışlamaya hazırım. Ama şunu da söyleyeyim; bu seviyede bir iftirayı ciddiye alıp cevaplamak bile lüks. Benim kırk yıllık siyasi hayatım ortada, mücadelem ortada. Bu tür ucuz suçlamalar ancak onları yönlendirenlerin seviyesini gösterir, benim değil."
Türkiye’de yoksulluğun, adaletsizliğin ve siyasetteki çürümenin temel nedeninin yolsuzluk olduğunu vurgulayan Tekin, “Yolsuzluk bitmeden hiçbir şey değişmez” ifadelerini kullandı.
Eleştirilerinin hedefinin kişileri değil, "kirli ilişki ağlarını" işaret ettiğini belirten Tekin, “İster Ankara’da ister yerelde, ister siyasetçi ister bürokrat olsun… İktidarla kirli ilişki kuran, ihale ağlarının parçası olan herkes 5’li çetenin bir uzantısıdır. Etiket farklı olabilir ama düzen aynıdır” dedi.
"BAZI İSİMLERİ SAVUNMAK ÜZERİNDEN YÜRÜYEN BİR YAKLAŞIM CHP’YE İKTİDARI GETİREMEYECEK"
CHP’nin 39. Olağan Kurultayına ilişkin konuşan Tekin, şu şekilde konuştu:
“Bir partinin iktidara yürüyebilmesi için önce yolsuzluktan uzak durması, yolsuzluğa bulaşmış isimleri muhafaza etmek yerine siyasi ve ahlaki bir tavır koyması gerekir. İktidar olmanın ilk şartı, halkın güvenini kazanmaktır. Özgür Bey’in çalışkanlığını, enerjisini ve üretkenliğini bilirim. Yıllarca birlikte çalıştık; bu yönlerine saygım tamdır. Fakat bugün partinin birikimini, tecrübesini, enerjisini tabana yöneltmek gerekirken, kamuoyunda kuşku uyandıran bazı isimleri savunmak üzerinden yürüyen bir yaklaşımın CHP’ye iktidar getiremeyeceğini de açıkça söylemek zorundayım. Bakmayın siz bazı kesimlerde yüksek bir destek görünmesine… Sokakta, toplumun geniş kesimlerinde bu iddialarla ilgili ciddi soru işaretleri var. Parti yönetiminin bu tepkiyi görmezden gelmesi, ‘bize bir şey olmaz’ rehavetiyle hareket etmesi doğru değildir.”
Türkiye’nin ekonomi, yoksulluk gibi sorunları olduğunu vurgulayan Tekin, “Bugün ülkede ekonomik kriz var, yoksulluk var, iktidarın içeride-dışarıda yarattığı büyük sorunlar var. Buna rağmen CHP hâlâ alternatif olarak görülmüyorsa, bunun üzerine ciddiyetle düşünmek gerekir. Kurultay kazanmak başka bir şeydir; halkın gönlünü kazanmak bambaşka” dedi.
“BENİM ELEŞTİRİM KİŞİLERLE DEĞİL, YÖNTEM VE ANLAYIŞLADIR”
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da defalarca seçildiğini hatırlatan Tekin, “Mesele kurultayı kazanmak değil, sokağın nabzını tutarak halkın dertlerine dokunan bir siyaset geliştirebilmektir. Benim eleştirim kişilerle değil, yöntem ve anlayışladır. Bu anlayış değiştiğinde, CHP’nin gerçek bir iktidar alternatifi olması mümkündür” dedi.
“CHP ÖNCE KENDİ KİMLİĞİNE DÖNMELİ, ÇIKAR AĞLARINDAN ARINMALI”
CHP’nin uzun yıllardır görünmeyen yükler taşıdığını söyleyen Tekin, parti içinde etkili olan "çıkar grupları, belediye bağlantılı ağlar ve siyasi kliklerin" CHP’yi zayıflattığını ifade etti.
Tekin, “Herkese kucak açmak ayrı bir şeydir. Ama 30 parti dolaşmış, çıkar ağlarıyla örtüşmüş, dün başka yapılarda olup bugün CHP’den koltuk isteyen isimlerin partiye faydası olmaz. İdeolojik çizgisi ve ahlaki duruşu CHP değerleriyle uyumlu olmayan kimsenin katkı sunamayacağı artık görülmeli" dedi.
Partide yıllardır "Kürt sosyal demokrat, muhafazakâr demokrat, sağdan gelen, soldan gelen" gibi etiketlerle "kültürel ve ideolojik erozyonun normalleştirildiğini" belirten Tekin, meseleye kimlik üzerinden değil “siyasi ahlak ve CHP değerlerine sadakat” üzerinden bakılması gerektiğini vurguladı. Tekin, “CHP kendi kimliğine dönmeden iktidar olamaz.” dedi.
“ÖRGÜT, BELEDİYELERİN UZANTISI OLMAKTAN ÇIKMALI”
CHP’de örgüt yapısının son yıllarda işlevsizleştiğini söyleyen Tekin, örgütün yeniden dönüştürülmesinin zorunlu olduğunu ifade ederek, “Partiyi ayakta tutan belediyeler değil, örgüttür. Belediye başkanlarının örgüte müdahalesi tamamen kesilmeli. Örgüt yönetimleri tabanın iradesiyle şekillenmeli. Sokakta görünmeyen hiçbir yöneticinin koltuğu garanti olmamalı. Örgüt yeniden ayağa kalkmadan ne yüzde 30 duvarı kırılır ne de iktidar alternatifi olunur" dedi.
“CHP HAKLI AMA ANLATAMIYOR; İLETİŞİM DİLİ TAMAMEN YENİLENMELİ”
Partinin halkla iletişimde ciddi sorunlar yaşadığını ifade eden Tekin, CHP’nin siyaseti belediye PR ekipleri üzerinden yürütmesinin yanlış olduğunu söyleyerek, “Toplumun gerçek sorunlarına dokunan sade, samimi, cesur bir dil yok. Ekonomik kriz, yoksulluk, adaletsizlik, genç işsizliği gibi konularda net politikalar ortaya konmalı" dedi.
Kadroların sadakat yerine liyakat ve toplumsal güvenle belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Tekin, kamuoyunda tartışmalı isimlerin korunması pratiğinin derhal sona ermesi gerektiğini belirtti. Tekin, “Bugün sokakta en çok duyduğumuz şey şu: ‘CHP haklı ama anlatamıyor.’ İşte bu, kaderimizi belirleyecek en kritik noktadır" dedi.
Tekin, CHP’nin iktidar yürüyüşünü üç başlıkla özetleyerek şunları söyledi:
"Arınma → Örgütlenme → Cesur Siyaset; Bunlar yapılırsa CHP 2028’de de 2030’da da Türkiye’nin umudu olur. Yapılmazsa yine kurultaylar kazanılır ama halkın kalbi kazanılamaz.”
“KARARSIZLAR PARTİSİ İFADESİ İRONİ İDİ; SİYASİ YOLCULUĞUM CHP’DEN BAŞKA YERDE OLMAZ”
Gürsel Tekin, zaman zaman gündeme gelen “Kararsızlar Partisi” ifadesine de açıklık getirdi. Bunu yalnızca, siyasete duyulan güvensizliğe dikkat çekmek için yaptığı bir ironi olduğunu söyleyen Tekin, “O dönem kararsızlar birinci parti seviyesine ulaşmıştı. Siyaset kurumuna duyulan güven çöküyordu. Ben de bu çöküşü anlatmak için ironi yaptım. Bu benim parti kuracağım anlamına gelmez." dedi.
Tekin, siyasi yolculuğunun CHP dışında hiçbir yerde olmayacağını vurgulayarak şunları söyledi:
“Bu partiyi çıkar ağlarından arındırmadan hiçbir yere gitmem. CHP’yi gerçek sahiplerine; örgüte, tabana, emekçiye teslim etmeden mücadelem bitmez. Bu mücadele sadece benim değil, temiz siyaset isteyen milyonların mücadelesi.”
Parti içindeki tartışmalar ve yolsuzluk iddialarıyla ilgili soruları da yanıtlayan Tekin, yürüttüğü mücadelenin bireysel değil, toplumsal bir talebi temsil ettiğini belirterek, “CHP’de suça bulaşmış yapılardan rahatsız olan milyonların sesiyim. Bu yapıların tasfiyesi için direnç var mı? Elbette var. Ama ne tehdit, ne baskı, ne algı operasyonu bizi durdurur” şeklinde konuştu.
Yolsuzluk iddialarının takipçisi olmaya devam edeceğini söyleyen Tekin, “Biz geri adım atmayız, mücadeleden vazgeçmeyiz. Bu mücadele temiz siyaset isteyen milyonların mücadelesidir. Ve mutlaka kazanılacaktır" dedi.
“CHP KENDİ KİMLİĞİNE DÖNMEDEN İKTİDAR OLAMAZ”
Gürsel Tekin, CHP’nin 2028 veya 2030 seçimlerinde güçlü bir yönetim ve güçlü bir adayla çıkabilmesi için yapılması gereken değişiklikleri sıraladı. CHP’nin ancak üç kritik başlıkta dönüşüm sağlayabilirse gerçek bir iktidar alternatifi olabileceğini belirten Tekin, “Arınma, örgütlenme ve cesur siyaset” vurgusu yaptı.
Tekin'in değişmesi gerek dediği üç noktaya ilişkin ise şunları söyledi:
“Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye’nin gerçek iktidar alternatifi olabilmesi için yapılması gerekenler aslında çok net. Üç başlıkta özetleyeyim:
1- CHP, her türlü vesayetten arınmalı ve kendi kimliğine dönmeli.
CHP’nin sırtında yıllardır taşımak zorunda kaldığı görünmez yükler var; Parti içinde etkili olan çıkar grupları, belediye bağlantılı ağlar, partiden çok kendisini düşünen siyasi klikler… CHP önce buradan kurtulmak zorundadır.
Herkese kucak açmak ayrı bir şeydir; ama 30 parti dolaşmış, çıkar gruplarıyla örtüşmüş, dün başka bir yapının içinde olup bugün kendine yer arayan siyasetçileri partide 1 dakika tutmanın CHP’ye hiçbir faydası yoktur.
İdeolojik çizgisi, ahlaki duruşu, siyaset yapma biçimi CHP’nin tarihsel değerleriyle uyumlu olmayan isimlerin bu partiye bir katkı vermeyeceğini artık görmek zorundayız.
Son yıllarda “Kürt sosyal demokrat, muhafazakâr demokrat, CHP’li, sağdan gelen, soldan gelen” gibi etiketlerle bu kültürsüzleşme normalleştirildi. Ama mesele kimlik değil; mesele CHP değerlerine sadakat ve siyasi ahlaktır.
CHP kendi kimliğine dönmeden iktidar olamaz.
2- Örgütlenme modeli tamamen yeniden inşa edilmeli.
CHP’nin örgütleri son yıllarda siyasetin motoru olmaktan çıkıp belediyelerin uzantısına dönüşmüş durumda. Oysa siyasi partiyi ayakta tutan belediye değil, örgüttür. Bu nedenle; Belediye başkanlarının örgüte müdahalesi tamamen kesilmeli. Örgüt yönetimleri, belediye gücüne göre değil, tabanın iradesine göre şekillenmeli. Mahalle, ilçe, il örgütleri yeniden güçlendirilmeli; sokakta varlık göstermeyen hiçbir yöneticinin koltuğu garanti olmamalı. Üyelik sistemi samimi biçimde yenilenmeli; partiye emeği olanlar güçlendirilmeli, seçilmiş göstermelik delegelik sistemi sona ermeli.
Bugün CHP’nin en kritik sorunu, örgütün moral çöküşüdür. Örgüt yeniden ayağa kalkmadan Türkiye’de yüzde 30 duvarı da kırılmaz, iktidar alternatifi de olunmaz.
3- İletişim, siyaset dili ve kadro mimarisi kökten değişmeli.
CHP halkla konuşamıyor. Toplumun gerçek sorunlarına dokunan açık, sade, samimi bir dili yok. Bunu değiştirmek için; Siyasi iletişim tamamen uzmanların eline bırakılmalı; belediye PR’cılarıyla siyaset yapılmamalı. Parti sözcülerinin dili halkın gerçek gündemine göre güncellenmeli. Ekonomik kriz, yoksulluk, adaletsizlik ve genç işsizliği konusunda cesur bir politika seti hazırlanmalı. Kadrolar sadece sadakatle değil, liyakat ve toplumsal güven kriterleriyle belirlenmeli.
Aylardır tartışılan şaibeli isimlerin korunması pratiği sona ermeli; kamuoyunda negatif algı oluşturan her durum karşısında net bir tavır alınmalı.
Bugün sokakta en çok duyduğumuz şikâyetlerden biri şu; 'CHP haklı ama anlatamıyor' İşte bu dil ve kadro değişikliği, CHP’nin kaderini belirleyecek en kritik adımlardır. CHP’nin iktidar yürüyüşü ancak şu üç şeyle mümkün olur; Arınma → Örgütlenme → Cesur siyaset. Bunlar yapılırsa 2028’de de, 2030’da da Türkiye’nin umudu CHP olur. Yapılmazsa, yine kurultaylar kazanılır ama halkın kalbi kazanılamaz.”
“Biz bugün sadece bireysel bir mücadelenin içinde değiliz. Ben, CHP’de suça bulaşmış yapılardan rahatsız olan, bu yapıların temizlenmesini talep eden milyonların iradesini temsil ettiğime inanıyorum. Ama bu milyonların artık susmaması, bu yolsuzlukları, arsızlıkları, partiye çöreklenen çıkar şebekelerini açıkça reddetmesi gerekiyor. Eğer bu mücadeleye destek verilirse, inanın değişim çok daha hızlı ve çok daha köklü olur" dedi.
"BİR SİYASİ YAPIYI ARINDIRMAYA KALKTIĞINIZDA KARŞINIZA ÇIKACAK DİRENÇ BELLİDİR"
Çalışmalarına yönelik açıklamalarda bulunan Tekini, karşılaştığı engellere ve gelecek planlarına ilişkin şunları söyledi:
"Engel var mı? Elbette var. Bir siyasi yapıyı arındırmaya kalktığınızda karşınıza çıkacak direnç bellidir. Ama açık söyleyeyim: Bizim için engelin hiçbir önemi yok. ne baskıyı kabul ederiz, ne dayatmayı, ne tehditleri, ne de algı operasyonlarını.
Bu mücadelede tek güvencem şu; Haklıyız. Haklı olduğumuz için de kaybetme ihtimalimiz yok.
Yolsuzluk tartışmalarına gelince… Ben yıllardır CHP’nin içinde olup bitenleri bilen bir insanım. Bu partinin hangi noktalarda kirli ilişkilere maruz bırakıldığını, kimlerin hangi ağlarla temas ettiğini, nasıl yapıların parti içinde güç devşirmeye çalıştığını en iyi bilenlerden biriyim. Bugüne kadar karşılaştığım her olumsuzluğu sonuna kadar takip ettim; bundan sonra da etmeye devam edeceğim."
“YEREL BÜTÇELERDEN BESLENEN MEDYA GERÇEK YOLSUZLUKLARI YAZAMAZ”
Basın özgürlüğü meselesine de değinen Tekin, gazetecilerin bağımsız olabilmesinin tek yolunun “maaşlarını kalemlerinden kazanmaları” olduğunu söyledi. Yerel yönetimlerin bütçeleriyle desteklenen medya yapılarının gerçek yolsuzluk dosyalarını gündeme getiremediğini belirterek şunları kaydetti:
“Yerel yönetimlerden, belediye bütçelerinden, ‘danışmanlık’ adı altında beslenen bir medya düzeninde kimse gerçek yolsuzlukları konuşamaz. Yağ sürülen kapıya bakarak haber yapan bir medya, 5’li çetenin sadece başka bir versiyonudur.”
“ELEŞTİRİDEN DEĞİL, YARGISIZ İNFAZDAN RAHATSIZIZ”
Gürsel Tekin, Sözcü TV’de kendisi hakkında yapılan yorumlara ilişkin açıklama yaparak eleştiriden kaçmadığını, ancak son dönemde kanalda “yargısız infaz kültürünün” yerleştiğini söyledi. Yılmaz Özdil ve İpek Özbey’in göreve gelişini “olumlu bir adım” olarak değerlendiren Tekin, “İkisi de mesleğine saygılı, doğruların peşinden koşan gazetecilerdir” dedi.
Eleştirinin siyasetin doğasında olduğunu vurgulayan Tekin, “Biz hiçbir zaman eleştiriden korkmadık. Biz eleştiriden kaçan bir siyasi anlayışın temsilcisi değiliz. Ama bizim itirazımız eleştiriden değil, yargısız infazdan” ifadelerini kullandı.
“SÖZCÜ TV YARGISIZ İNFAZIN KALESİNE DÖNÜŞTÜ”
Sözcü geleneğinin yıllarca özgür habercilik ve cesur yayıncılıkla anıldığını hatırlatan Tekin, “Sözcü’nün bir geleneği vardı; kimsenin yazamadığını yazmak, kimsenin söyleyemediğini söylemek. Defalarca yolsuzluklar, yoksulluk, ihale–imar çeteleri üzerine özel haberler yaptı” dedi.
Tekin, son dönemde kanalın yayın politikasının bu çizgiden uzaklaştığını belirterek şunları söyledi:
“İtirafçıların ve onların arkadaşlarının ekranlara çıkarıldığı, karşı tarafın linç edildiği ama cevap hakkının bile tanınmadığı bir yayıncılık anlayışı ortaya çıktı. Sorun tam olarak budur.”
Tekin, ağır suçlamaların hedefi yapılan kişilere yanıt hakkı tanınmamasının kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, “En temel demokratik hak olan cevap hakkı tanınmıyorsa, bu medya düzeni kimseye fayda sağlamaz” dedi.
“ÖZDİL VE ÖZBEY’İN GÖREVE GELİŞİ OLUMLU BİR ADIMDIR”
Gürsel Tekin, Yılmaz Özdil ve İpek Özbey’in Sözcü TV yönetiminde üstlendikleri görevlerin geleceğe dair umut verdiğini söyleyerek, “İkisinin de mesleki duruşu ve gazetecilik etiğine bağlılığı, taraflı yargısız infaz yerine adil ve dengeli yayıncılığı benimseyeceklerine dair güven veriyor” bu değişimin medya için önemli bir fırsat olduğunu ifade etti.