DEM Parti'ye "son şans" gibi mesaj! Uçum'un "Fikri sabotaj" çıkışı neyi işaret ediyor?
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un 'fikri sabotaj' çıkışı, süreçte sınırları zorlayanlara yönelik devletin 'B planını' devreye sokacağının en net sinyali olarak yorumlandı. Peki, İmralı trafiğinin hemen ardından çekilen bu sert rest, masada bekleyen hangi kritik kararın habercisi?
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Türkiye'nin gündemine oturan "Terörsüz Türkiye" sürecinde devletin kırmızı çizgilerini netleştiren bir yazı kaleme aldı. İmralı'da PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmenin ardından sürecin "hukuk raporu" aşamasına geçtiğini duyuran Uçum, özellikle muhalefet ve örgüt kanadından yükselen bazı söylemlere sert çıktı. Uçum, "Üstencilik dili, zafer dili, ayrılıkçılık dili, bütünleşme yerine parçalanmayı öne çıkaran dil şiddetle reddedilmelidir." diyerek net bir rest çekti.
Mehmet Uçum'un kaleme aldığı analiz, devletin sürece yaklaşımının sadece güvenlik eksenli olmadığını, söylem birliğini de şart koştuğunu ortaya koydu. Uçum, sürecin sağlıklı ilerlemesi için tüm aktörlerin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerektiğini vurgulayarak, kullanılan dilin "fikri sabotaj" aracına dönüşmemesi konusunda uyarılarda bulundu.
İMRALI BİTTİ, SIRA MECLİS'TE
Analizde sürecin takvimi ilk kez bu denli net bir şekilde kamuoyuyla paylaşıldı. İmralı dinlemesinin tamamlandığını ve elde edilen veriler ışığında teknik çalışmaların başladığını belirten Uçum, bundan sonraki durağın TBMM olduğunu işaret etti. Uçum, sürecin hukuki çerçevesinin çizilmesi için hazırlanan raporun önemine dikkat çekerek, "Bu rapora dayanarak geçiş sürecinin yasal düzenlemelerinin yapılması hususunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) bir irade ortaya koyacağı bu aşamada kurulacak dil son derece önemlidir." ifadelerini kullandı. Bu açıklama, yakın zamanda Meclis gündemine gelecek kapsamlı bir yasal düzenlemenin habercisi olarak yorumlandı.
"TEK MUHATAP 27 ŞUBAT BİLDİRİSİDİR"
Uçum'un yazısındaki en keskin hatlardan biri de müzakere sınırları oldu. Sürecin yeni taleplerle genişletilmesine veya farklı yönlere çekilmesine izin verilmeyeceğini vurgulayan Başdanışman, referans noktasını netleştirdi. "27 Şubat 2025 açıklaması, münfesih terör örgütünün tüm unsurları bakımdan tek bağlayıcı metindir." diyen Uçum, bu metnin dışına çıkan her türlü yaklaşımın sürece zarar vereceğini belirtti. Uçum, "Bu metindeki temel perspektifin dışına çıkan yaklaşımlar ve söylemler, hiç kimseye fayda sağlamaz." diyerek, masada yeni bir pazarlık başlığının olmadığını, sadece mevcut çağrının uygulanmasının beklendiğini kayda geçirdi.
"AYRILIKÇI SİYASET YAPAN DEVLETİ KARŞISINDA BULUR"
Analizin finalinde ise devletin nihai hedefi "tam bütünleşme" olarak tanımlandı. Demokratik siyasetin bölgecilik üzerinden istismar edilmesine izin verilmeyeceğini belirten Uçum, "Münfesih terör örgütünün tüm unsurları ve legal alandaki aktörleri bu sorumluluğa uygun bir dil kurmak konusunda azami dikkat göstermek zorundadır." uyarısını yaptı. Bu çıkış, sürecin sadece silah bırakma ile sınırlı kalmayacağını, siyasi alandaki söylemlerin de devletin belirlediği "bütünleşme" perspektifine uyumlu hale getirilmesinin beklendiğini gösterdi.