12 Eylül mahkumu, yaşadığı vahşeti anlattı
Türk siyasi tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olan 12 Eylül 1980 askeri darbesi, aradan 45 yıl geçmesine rağmen mağdurların hafızasında derin izler bırakmaya devam ediyor.
O günlerde genç yaşta cezaevine giren, yıllarca işkence gören ve hayatının en verimli çağlarını demir parmaklıklar ardında kaybeden isimlerden biri de Sivaslı Hürriyet Gül olarak tanımlanıyor.
Şimdilerde 64 yaşında olan Gül, henüz 19 yaşında iken girdiği cezaevinden 28 yaşında çıktı. Dokuz yıl boyunca Sivas, Malatya, Mamak ve Gaziantep cezaevlerinde kaldı. Gördüğü ağır işkenceleri anlatırken gözleri dolan Gül, yaşananları “bir neslin yok edilmesi” olarak nitelendiriyor.
“BİR NESİL ÇÜRÜTÜLDÜ”
12 Eylül’ün yalnızca bir darbe değil, bir toplumu sindirme ve gençliği yok etme girişimi olduğunu söyleyen Gül, o dönemde yaşadıklarını şu sözlerle dile getirdi:
“12 Eylül denince akla sadece askeri müdahale gelmiyor biz vatan evlatlarının işkencelerle çürütüldüğü, idam sehpalarına gönderildiği, bir kısmının dövülerek öldürüldüğü yıllar geliyor. Cezaevinden çıkanların da hayatlarını sürdüremediği, toplumdan dışlandığı bir dönemdi. Filistin askılarına asıldık, falakaya yatırıldık, vücudumuza elektrik verildi. Ailelerimizle namus üzerinden tehdit edildik. İnsanlığımız elimizden alındı.”
“ALLAH DEDİKÇE ALAY ETTİLER”
Gül, 12 Eylül döneminde en ağır işkencelere maruz kalan isimlerden biri olan merhum BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ile aynı cezaevlerinde kaldığını anlattı.
“Biz ‘Allah’ dedikçe, işkenceciler ‘Çağırın gelsin de sizi kurtarsın’ diyordu. İnsanın inancı üzerinden alay edilmesi, en ağır işkencelerden bile daha derin bir yaraydı” sözleriyle yaşadığı travmayı dile getirdi.
NAMAZ KILARKEN ÖLDÜRÜLEN ARKADAŞLAR
Cezaevinde birçok arkadaşının işkenceler sonucunda hayatını kaybettiğini belirten Gül, o anları unutamadığını belirtti:
“Hücre arkadaşım Namık Kalender namaz kılarken kafasına sopayla vuruldu, beyin kanaması geçirip hayatını kaybetti. Bekir Bağ iç kanama geçirdi, doktora götürülmeyerek cezaevinde öldü. Hasan Alemlioğlu da Malatya Cezaevinde aynı akıbete uğradı. Ben de teravih namazında ağzıma değnekle vurulunca bütün dişlerim kırıldı. Namaz kılmamız bile suç sayılıyordu.”
“KEMİKLERİMİZ KIRILDI, DOKTORA GÖTÜRÜLMEDİK”
İşkenceler sırasında köprücük kemiğinin kırıldığını ama hastaneye götürülmediğini anlatan Gül, “Kemik kendiliğinden kaynadı, ama eğri bir şekilde. Yıllarca o acıyı hissettim” dedi. Ayrıca işkence altında tanıdıklarını bile seçemez hale geldiğini aktardı:
“Ziyaretime gelen annemi ilk anda tanıyamadım. Beynimiz o kadar uyuşturulmuştu ki en yakınımızın yüzünü bile seçemez hale gelmiştik.”
YAZICIOĞLU İLE UNUTULMAZ BİR ANI
Hürriyet Gül, cezaevinde Muhsin Yazıcıoğlu ile yaşadığı bir anıyı da paylaştı. 1978’de Sivas Kapalı Cezaevinde sol görüşlü mahkûmlarla yaşanan bir gerginlik üzerine Yazıcıoğlu’nun herkesi birleştiren tavrını unutamadığını söyledi:
“Muhsin Abi, ‘Bu kavgalar Siyonistlerin oyunu, biz aynı milletin evlatlarıyız’ dedi. Çay istedi, bir bardak çayı havaya kaldırarak konuştu. Sonra o solcu mahkûmlar onu ‘Başkan Muhsin’ diyerek alkışladı. İşte o gün onun büyüklüğünü bir kez daha gördüm.”
“DIŞARIDA HAYATIMIZ, KALDIĞI YERDEN DEVAM ETMEDİ”
Cezaevinden çıktıktan sonra da işkence yıllarının izlerinin silinmediğini dile getiren Gül, “Dışarı çıkınca da iş bulamadık, eğitimimizi tamamlayamadık, sosyal hayata adapte olamadık. Aslında cezaevinden değil, hayatımızdan tahliye edildik” sözleriyle yaşadığı travmayı özetledi.