Sahne ışığında bir ömür: Muhsin Ertuğrul

Türk tiyatro ve sinemasında iz bırakan yönetmen, oyuncu, yapımcı ve çevirmen Muhsin Ertuğrul'un hayatını kaybetmesinin üzerinden 46 yıl geçti.

Muhsin Ertuğrul, Türk sahne sanatlarının “mimarı” olarak anılır ve eserleriyle, yönetim anlayışıyla, eğitimci kimliğiyle kültür tarihimizde derin bir iz bırakmıştır.

MUHSİN ERTUĞRUL KİMDİR?

Türk tiyatrosunu şekillendiren ustaların başında gelen Muhsin Ertuğrul, 28 Şubat 1892’de İstanbul’da doğdu. Genç yaşta tiyatroya ilgi duydu ve amatör tiyatro topluluklarında yer aldı. Avrupa’da, özellikle Almanya ve Fransa’da tiyatro ve sinema üzerine eğitim aldı. 1910’larda Darülbedayi’de (bugünkü İstanbul Şehir Tiyatroları) çalışmaya başladı. Darülbedayi’nin gelişmesinde büyük rol oynadı ve uzun yıllar genel sanat yönetmenliği yaptı. Batı tarzı tiyatro tekniklerini Türkiye’ye taşıyarak sahne sanatlarını profesyonelleştirdi. Shakespeare, Molière gibi dünya klasiklerini Türk seyircisiyle buluşturdu. Türk sinemasının ilk dönemlerinde yönetmen, oyuncu ve senarist olarak çalıştı. 1920’lerde çektiği filmlerle sinemada da öncü oldu. Ancak sinemadan çok tiyatroya odaklandı.

Ankara Devlet Konservatuvarında bir süre tiyatro öğretmeni olarak görev yapan Ertuğrul, 1941'de eşi Handan Ertuğrul ile Perde ve Sahne adlı dergiyi çıkardı.

Ertuğrul, 1947'de Ankara'da Küçük Tiyatro, 1948'de Büyük Tiyatroyu kurdu, 1949'da Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne getirildi.

Konservatuvarlarda tiyatro eğitimi verdi, birçok sanatçıyı yetiştirdi ve Türk tiyatrosuna yeni nesiller kazandırdı. Türk tiyatrosunun kurumsallaşmasında, repertuvar tiyatrosunun yerleşmesinde ve tiyatro sanatının saygın bir meslek haline gelmesinde büyük emeği geçti. Onun çabalarıyla tiyatro, geniş kitlelere ulaşan bir sanat dalı oldu.

TÜRKİYE'DE İLK KEZ SAHNELENEN "HAMLET"TE OYNADI

Bir süre Odeon Tiyatrosunda çalışan Ertuğrul, William Shakespeare'in kaleme aldığı "Othello" ve Türkiye'de ilk kez sahnelenen "Hamlet" piyeslerinde rol aldı.

Ertuğrul'un yeteneğini fark eden sanatçı usta oyuncu Vahram Papasyan, mutlaka Avrupa'ya gitmesini ve tiyatroya orada devam etmesini önerince, sanatçı 1911'de Paris'e gitti.

Maddi imkanlar nedeniyle kısa süre sonra Fransa'dan Türkiye'ye dönen Ertuğrul, arkadaşlarıyla kendi topluluğunu kurdu.

Usta oyuncu, 1913'te yeniden Paris'e giderek eğitimini tamamladı ve dünyaca ünlü tiyatro topluluklarıyla tanışma imkanı yakaladı.

Aynı yıllarda Comedie Française'de Paul Gravolet'ten özel dersler alan Ertuğrul, Şehzadebaşı'nda açtığı Ertuğrul Sineması'nda, film gösterimleri öncesi kısa tiyatro oyunları sahneledi.

İlk sesli Türk filmi "İstanbul Sokaklarında" ve "Bir Millet Uyanıyor"u çeken Ertuğrul, "Karım Beni Aldatırsa", "Söz Bir Allah Bir", "Leblebici Horhor Ağa", "Aysel Bataklı Damın Kızı" filmlerinde senarist olarak "Mümtaz Osman" takma adını kullanan Nazım Hikmet ile çalıştı.

Türkiye'de 1922'den 1940'a kadar tek film yönetmeni olan Ertuğrul, 1928'de Türkiye'nin ikinci büyük yapım şirketi İpek Film'in kurulmasına öncülük etti ve "Ankara Postası"nın büyük ticari başarı kazanmasının ardından burada yönetmen olarak 20 filme imza attı.

TİYATRO VE SİNEMAYA ADANMIŞ BİR YAŞAM

"Leblebici Horhor Ağa" filmiyle 2. Venedik Film Festivali'nde Türk sinemasına ilk uluslararası ödülü kazandıran Muhsin Ertuğrul, Batı tiyatrosunun yorum, sahne tekniği ve yönetim alanlarındaki yeniliklerini Türk tiyatrosunda da uygulamaya koydu ve tiyatronun İstanbul dışındaki şehirlere yayılmasına katkıda bulundu.

Muhsin Ertuğrul'a 23 Nisan 1979'da Ege Üniversitesince fahri doktor payesi verildi. Sanatçı, vefatından bir hafta önce, törende yaptığı konuşmada, "Unutulmamak güzeldir. Sanatsal yaşamımın en güzel armağanını aldım. Artık ölsem de gam yemem." demişti.

Unvanını almak ve sanat yaşamının 70. yılı kutlamalarına katılmak üzere gittiği İzmir'de 29 Nisan 1979'da kalp yetmezliği sonucu yaşamını yitiren sanatçının cenazesi, İstanbul'da Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber