Köy okulundan şehir merkezine: Emekli öğretmenin 47 yıllık eğitim serüveni
47 yıllık meslek hayatında köy okullarında ve zihinsel engellilerle çalışan emekli öğretmen Sait Büyükbayraktar, Öğretmenler Günü’nde öğrencileriyle kurduğu özel bağı ve öğretmenlik deneyimlerini Yeni Ankara’ya anlattı.
1963 İlköğretmen Okulu mezunu olduğunu belirten Büyükbayraktar, 47 yıl süren öğretmenlik hayatını her zaman severek sürdürdüğünü belirterek, “Öğretmenlik benim hayatımın en önemli parçası oldu. Her öğrencimin başarılı olması benim için gurur kaynağıydı. Onların okuryazar olması, modern hayata adapte olabilmesi beni çok mutlu etti” dedi. Büyükbayraktar, özellikle köy okullarında öğrencilerin ihtiyaçlarını yakından görmenin mesleğine olan bağlılığını artırdığını ifade etti.
Büyükbayraktar, “Her öğrencimin gözlerinin içine bakarak onları hep çocuğum gibi sevdim. Seviyorum ve sevmeye de devam edeceğim. Şu anda çalışan tüm öğretmen arkadaşlarıma sağlık ve başarılar diliyorum” diye konuştu.
“136 ÖĞRENCİYİ TEK BAŞIMA EĞİTİYORDUM”
Köy okullarındaki zorlukları anlatan Büyükbayraktar, “Şartlar gerçekten çok ağırdı. Hiçbir köy okulunun doğru düzgün yolu yoktu, ulaşım güçtü, öğretmen sayısı yetersizdi, öğrenciler kalabalıktı” dedi.
İlk görev yerinin Samsun Terme’nin Karayonca köyü olduğunu belirten Büyükbayraktar, “136 öğrenciyi beş sınıfta tek başıma eğitiyordum. O günleri düşündüğümde, bugün öğrencilerimin başarılı olduğunu görmek benim için büyük mutluluk ve gurur” ifadelerini kullandı.
Taşımalı eğitim sistemi hakkında da konuşan Büyükbayraktar, “Her çocuğun şehir imkânlarına uyum sağlaması ve kendi becerilerini geliştirebilmesi için farklı yaklaşımlara ihtiyaç var. Gidiş gelişlerde yaşanan yol sıkıntıları da kolay değildi. Şartların ağır olduğunu düşünüyorum” dedi.
“İLKÖĞRETİMDE BİLE DERSLERİMİZ AĞIRDI”
Emekli öğretmen Büyükbayraktar, o dönem eğitim programlarının oldukça yoğun olduğunu belirterek şunları söyledi:
“İlköğretim seviyesinde bile programlarımız çok ağırdı. Orantılı problemler çözer, hesaplamalar yapardık. Bayağı kesirleri, faiz hesaplarını öğretirdik. Bizim için çocukların bunları mutlaka öğrenmesi önemliydi.”
“KÜPÜN HACMİNİ HESAPLAYAMAYANA KIZARDIM”
Büyükbayraktar, öğrencileri zaman zaman fazla zorladığını da söyleyerek, "küpün hacmini hesaplayamayan" öğrencilerini olduğunu söyledi. Büyükbayraktar, şunları kaydetti:
“Ben söylemeye utanıyorum ama küpün hacmini hesaplayamayan bir öğrenciyi hırpaladığımı bilirim. Şimdi dönüp bakıyorum; Bir kürenin hacim hesabını bir çocuğa yaptırmak o dönem için aslında oldukça zordu. Bu kadar zorlamamızın iyi mi kötü mü olduğuna hâlâ kendi içimde karar veremiyorum.”
DIŞARIDAN GELEN ÖĞRENCİLERİN ŞİVELERİ VE GÜZEL TÜRKÇE EĞİTİMİ
Öğrencilerin şiveleriyle ilgili deneyimlerini paylaşan Büyükbayraktar, “Özellikle taşradan gelen çocuklarımızın konuşma şivelerinde farklılıklar vardı. Tandoğan İlköğretim Okulu’nda bunu gözlemledim. Velilere ‘Çocuklarınıza mutlaka güzel konuşmayı öğretin’ dedim. Başta itiraz edenler oldu ama zamanla hak verdiler. Her öğrencinin güzel Türkçe konuşmasını sağlamak bizim görevimizdi. Bu onların sosyal hayatında da büyük avantaj sağlıyordu. O köy orada kaldı, o şive de orada kaldı” dedi.
“ÖĞRENCİLERİMİZİN TEMİZLİĞİNİ KONTROL EDERDİK”
Büyükbayraktar, öğrencilerin sadece akademik olarak değil, kişisel disiplin ve temizlik alışkanlıklarıyla da yetiştirildiğini vurgulayarak, “Tırnaklarını, saçlarını, kulaklarını, kurdelelerini, yakalıklarını kontrol ederdik. Bu alışkanlıklar çocuklar için çok faydalıydı. Bugün birçok çocuğun bu alışkanlıkları kaybettiğini görüyorum ama o eğitim hem onları hayata hazırlıyordu hem de disiplin kazandırıyordu" dedi.
Öğrenciler arasındaki ilişkileri yönetme yöntemlerinden de söz eden Büyükbayraktar, “Bir öğrencinin diğerine yaptığı yaramazlıkta adil davranırdık. Herkesin eşit hakkı olduğunu bilmesini sağlardık. Bu sayede çocuklar hem birbirinden hem de öğretmenlerinden çok şey öğrenirdi. Sınıf içindeki düzeni sağlamak için küçük uygulamalar yapardık. Bu yöntemler uzun vadede öğrencilerin faydasına olurdu” dedi.
Büyükbayraktar, sözlerini şöyle tamamladı:
“Her öğrencimi çocuğum gibi sevdim ve sevmeye devam edeceğim. Öğretmenlik sadece bilgi aktarmak değil; sevgi, disiplin, sorumluluk ve iletişimle bütünleşen bir yolculuktur.”