Ankara'daki dev uyuşturucu operasyonu sonrası dikkat çeken çözüm önerisi

UMDER Başkanı Leyla Yağanoğlu, Meclis’teki infaz düzenlemesinin madde bağımlısı gençleri rehabilitasyonsuz serbest bırakma riski taşıdığını açıkladı. Yağanoğlu, cezaevinde geçirilen sürenin sadece bir ceza değil, aynı zamanda bir rehabilitasyon fırsatı olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi..

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın, Ankara’da düzenlenen büyük bir "narkokapan" operasyonunda çok sayıda kişinin gözaltına alındığını duyurmasının ardından, UMDER (Uyuşturucu ile Mücadele ve Eğitim Derneği) Başkanı Leyla Yağanoğlu’ndan Yeni Ankara'ya özel açıklama geldi. Yağanoğlu, “Esas uyuşturucu ticaretini yürüten kişiler, yani baronlar. Bu yapılar çökertilmeden sorun tam anlamıyla çözülmüş sayılmaz” dedi.

Arz'ın durdurulmadığı sürece, talebin kesilmesinin mümkün olmadığına dikkati çeken UMDER Başkanı Yağanoğlu, Yeni Ankara muhabirine şöyle konuştu:

“GENÇLERİMİZİN GELECEĞİ CİDDİ TEHLİKE ALTINDA”

Bağımlılık bir beyin hastalığıdır, üstelik kısır döngüyle ilerler. Kimi gençler 3 yıl, 5 yıl madde kullanmıyor ve hemen 'kurtuldular' sanılıyor. Ama öyle değil. Bu hastalık ömür boyu süren bir mücadeleyi gerektiriyor. Piyasada madde kolayca bulunduğu ve erişilebildiği sürece, ne yazık ki bu illetin önüne geçemeyiz. Toplum olarak bu mücadeleyi sadece belirli kurumlara bırakmadan, topyekûn bir savaş halinde yürütmemiz gerekiyor. Aksi halde, gençlerimizin geleceği ciddi tehlike altında.

“ASIL SORUN BARONLAR”

Gençlerimiz ve ülkemiz için bu çok önemli. Ankara’daki madde kullanımıyla ilgili olarak, geçmişe kıyasla bir toparlanma olduğunu düşünüyorum. Emniyet güçlerimizin, İçişleri Bakanlığımızın ve Sağlık Bakanlığımızın yoğun mücadelesi sayesinde uyuşturucu kullanımı en azından kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Çünkü daha dün yapılan Narkokapan operasyonunda çok sayıda uyuşturucu satıcısı gözaltına alındı. Bu bilgiyi de bizzat İçişleri Bakanımız kamuoyuna duyurdu. Dernek olarak bize gelen telefonlar da uyuşturucu kullanımının azaldığını gösteriyor. Cezalar konusunda ise önemli gelişmeler var. Uygulanan yaptırımlar oldukça etkili, elbette daha fazla da olabilir.

Özellikle belirtmek isterim ki, burada sokak satıcılarından çok daha büyük bir sorun var. Esas uyuşturucu ticaretini yürüten kişiler, yani baronlar. Bu yapılar çökertilmeden sorun tam anlamıyla çözülmüş sayılmaz. Sokaklarda, on yılı aşkın süredir madde kullanan birçok genç artık maddeye ulaşabilmek için satıcılığa yönelmiş durumda. Ancak bu çocukları ‘uyuşturucu taciri’ olarak görmek yanlış olur. Onlar, madde bağımlılığı nedeniyle bu döngünün içine girmiş kişiler. Dolayısıyla bana göre bu gençleri tedavi etmek, hem onları kurtarmanın hem de sokak satıcılığını azaltmanın en etkili yoludur. Tedavi sürecinde maddeye olan ihtiyaçları azaldıkça, zaten bu ticaretin içinde yer almayacaklardır.

Bir diğer önemli nokta da şu: Artık eskisi gibi okulların önünde simit satarken uyuşturucu pazarlayan kişiler pek kalmadı. Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen Narkokapan operasyonu da internet aracılığıyla uyuşturucu satan kişilere yönelikti. Operasyonun odak noktası, uyuşturucu satıcılarının internet ve konum (lokasyon) üzerinden yaptıkları bağlantılardı. Artık birçok satıcı, madde teminini bu dijital yollarla sağlıyor; kullanıcılarla, işçilerle bu şekilde buluşuyorlar. Bakanlığın gerçekleştirdiği operasyon, işte tam da bu yeni yöntemlere karşı yürütüldü.

“MADDE BAĞIMLILIĞI KONTROL ALTINA ALINABİLİR, ANCAK TAMAMEN YOK EDİLEMEZ”

Dernek olarak biz; madde bağımlısı çocuklara, gençlere ve ailelerine yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Her ne kadar 'çocuklar' desek de; 30, 35 hatta 40 yaşında madde bağımlısı bireylerle de ilgileniyoruz. Yaklaşık 17-18 yıldır sahada aktif olarak bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Sahada, gençlere ve ailelerine madde bağımlılığı konusunda bilgilendirme yapıyor, rehberlik hizmeti sunuyoruz. Ayrıca bir rehabilitasyon merkezimiz var. Bu merkezde madde bağımlısı çocuklarımızı üçer aylık periyotlarla takip ediyoruz. Tedavi sonrasında, bağımlılığın yeniden başlamaması için kontrollü şekilde tablet tedavisi uygulanıyor. Rehabilitasyon sürecinde gençlerimizin sosyal hayata yeniden entegrasyonu konusunda destek sağlamaya çalışıyoruz.

Şöyle ki; AMATEM’den çıkan çocuklar, mahallelerine döndüklerinde çoğunlukla kaldıkları yerden uyuşturucu kullanmaya devam ediyorlar. Ancak ‘geçiş evleri’ dediğimiz rehabilitasyon alanlarında belirli adımlar tamamlandığında, sonrasında saha takip ekiplerimiz belirli periyotlarla bu gençleri izlemeye devam ediyor. Çocukları belirli aralıklarla takip ettiğimizde, madde kullanımından uzak kalma sürelerini daha sağlıklı ve uzun hale getirebiliyoruz. Kişi kem tedavisi ya da metadon tedavisi almış olsa bile, yeniden maddeye ulaşma ihtimali her zaman var. Bu durum öyle 20 gün tedavi gördüm, bir ay hastanede yattım ve iyileştim denilecek bir durum değil. Bağımlılık, ömür boyu süren bir hastalıktır; tamamen yok edilemez ama kontrol altına alınabilir. Bu süreç ne kadar uzun tutulursa, aileler de o kadar rahat eder.

“AİLELERE DESTEK VERİYORUZ"

Bizim dernek olarak yürüttüğümüz çalışmalar ise daha çok önleyici nitelikte. Özellikle dezavantajlı gruplara yönelik farkındalık çalışmaları, eğitim seminerleri ve bilinçlendirme programları düzenliyoruz. Örneğin, anneler bize gelip ‘Çocuğum madde kullanıyor olabilir, bunu nasıl anlayabilirim?’ diye soruyorlar. Biz de onlara, bu tür durumları fark edebilmeleri için rehberlik ve destek sağlıyoruz. Biz, ailelere yalnızca rehberlik etmekle kalmıyor; AMATEM’e yönlendirme süreçlerinde, yatış sonrası rehabilitasyon döneminde ve hatta iş istihdamı konusunda da destek veriyoruz. Eğitimlerimiz ve seminerlerimiz bu çerçevede düzenli olarak sürüyor.

“CEZAEVİNDE GEÇİRİLEN ZAMAN İYİ YÖNETİLMELİ”

2009-2010 yıllarına göre, 2024 itibariyle oranların biraz da olsa azaldığını gözlemliyoruz. Fakat burada önemli bir konuya değinmek istiyorum: Malumunuz, şu sıralar kamuoyunda bir af söylentisi dolaşıyor. 'İnfaz düzenlemesi' adı altında bazı adımların atılabileceği konuşuluyor, hatta bu konu Meclis gündeminde yer alıyor. Eğer bu düzenleme gerçekleşir ve cezaevlerindeki madde bağımlısı gençler affedilerek serbest bırakılırsa, çok ciddi bir riskle karşı karşıya kalabiliriz. Çünkü bu gençler cezaevlerinde rehabilite edilmediler, sadece cezalarını çektiler. Biz bu durumu daha önce defalarca dile getirdik.

Cezaevindeyken gençlere mutlaka rehabilitasyon süreci uygulanmalıydı. Gerçekte, cezaevlerinde rehabilitasyon uygulamaları neredeyse yok denecek kadar az. Sadece kriz anlarında bazı çocuklar AMATEM’e götürülüp getiriliyor, o da birkaç defa. Cezaevinde geçirilen zaman doğru yönetilmeli. Bu tedirginlik boşuna değil. Çünkü cezaevinde yatan gençler tedavi edilmeden salınırlarsa, dışarıda hem aileleri hem toplum için büyük bir risk haline gelebilirler. Belki içeride daha fazla hırs biriktirdiler, maddeye daha çok özlem duydular. Bu nedenle mutlaka bir önlem alınmalı. Aksi takdirde, ülke genelinde büyük tehlike ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu konu gerçekten çok önemli.

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber