Yapay zeka "balon" mu?

Yapay zeka hızla büyürken, sektörün altında yatan yatırım hareketlerinin büyük kısmının spekülatif nitelikte olduğu tartışması yeniden gündemde.

OpenAI CEO’su Sam Altman’ın yapay zeka sektörünün bir balon içinde olduğu yönündeki uyarısı, teknoloji piyasalarında anında etkisini gösterdi. Altman’ın aslında özel girişimlere dair söylediği sözler, birçok yatırımcı tarafından sektör geneline ilişkin bir değerlendirme olarak yorumlandı.

Bu durumun ilk yansımalarından biri, teknoloji milyarderi Peter Thiel’in Nvidia hisselerini satması olurken, ABD’li yatırımcı Michael Burry de Palantir ve Nvidia gibi devlerin değer kaybedeceğine dair milyon dolarlık pozisyonlar aldı. Uzmanlara göre bu tepki, yalnızca bazı şirketlerin kırılganlığını değil, Marx’ın 150 yıl önce tarif ettiği “karlı yatırım alanı bulamayan fazla sermaye” sorununu yeniden görünür kılıyor.

Marx’ın kriz teorisine göre, ekonomi biriken sermayeyi üretken biçimde yeniden yatıramadığında dengesizlik ve spekülasyon ortaya çıkar. Nitekim pandemi sonrası düşük faiz ve artan likidite, sermayenin büyük ölçüde teknoloji devlerine akmasına, piyasa değerlemelerinin ise “muhteşem yedili” olarak anılan Amazon, Alphabet, Meta, Apple, Microsoft, Nvidia ve Tesla etrafında yoğunlaşmasına yol açtı. Uzmanlar, bunun gerçek bir teknolojik dinamizm değil; aşırı değerlenmiş varlıklarda birikmiş sermayenin üretimden kopuk dolaşımı olduğunu belirtiyor. Bu da gerçek ekonomiye aktarılan yatırımın azalmasına, durgunluk ve yaşam maliyeti krizinin derinleşmesine sebep oluyor.

Ekonomist David Harvey, Marx’ın kriz analizini “mekansal-zamansal çözüm” kavramıyla açıklayarak sermayenin durgunluğu, yatırımı geleceğe öteleyen geçici yöntemlerle aşmaya çalıştığını söylüyor. Yapay zekâya yönelik devasa yatırımlar da hem zaman hem mekân açısından böyle bir işlev görüyor. Veri merkezleri, çip fabrikaları ve hammadde çıkarılan bölgelerdeki yatırımlar, sermayeyi fiziki olarak emiyor; ancak gerçek karlılığın ne zaman gerçekleşeceği belirsiz.

Altman’ın açıklaması ve ABD Başkanı Donald Trump’ın korumacı politikaları, bazı ekonomistlere göre yapay zeka yatırımlarının sınırlarına yaklaşıldığını gösteriyor. Marx’ın ifadesiyle, “sermayenin fazla üretimi” temel ihtiyaçların bile mevcut alım gücüyle tüketilememesi anlamına geliyor. Alım gücü düştükçe karlılık zayıflıyor ve tarih boyunca olduğu gibi, ortaya çıkan maliyet çalışan sınıfın üzerine yıkılıyor. Dot-com çöküşü küçük yatırımcıları yok etmiş, 2008 krizi milyonları evsiz bırakmıştı.

Bugün yapay zeka alanında yaşanan patlama da aynı döngünün bir yansıması. Sektördeki spekülasyon, büyümeyi yapay biçimde ayakta tutan bir mekanizma haline geldi. Hatta kurumsal yapay zeka harcamalarının GDP büyümesine katkısı, artık hanehalkı tüketimini geçmiş durumda. Bu tablo, büyümenin üretken genişlemeden değil, spekülatif sermaye akışından kaynaklandığını gösteriyor.

Uzmanlara göre gelecekteki en büyük risk, yapay zeka balonunun patlaması halinde kırılgan kredilerle dönen ekonomi ve hükümetlerin sınırlı müdahale kapasitesinin ağır sonuçlar doğurması. Sermaye yok olmayacak; ancak tahvil ve kredi piyasalarına kayarak, maliyetin yine en çok işçilere yüklenmesi bekleniyor.

Yapay zeka kalıcı. Ancak çevresinde oluşan spekülatif halka, ekonomistlere göre, çok daha derin bir yapısal soruna işaret ediyor: Fazla sermayeyi yönetmek için kurulan mekanizmaların toplumsal bedeli giderek ağırlaşıyor.

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber