Ulucanlar: İnfazların sessiz tanığından kültür ve sanat merkezine

Açıldığı günden kapatıldığı 2006 yılına kadar tam 81 yıl boyunca sayısız mahkûmun hayatına dokunan cezaevi, özellikle siyasi tarihte iz bırakmış pek çok isme ev sahipliği yaptı.

ÖNEMLİ İSİMLER BURADA İNFAZ EDİLDİ

Cezaevinin duvarları, yalnızca mahkûmların ayak seslerini değil aynı zamanda isyanların, infazların ve umut dolu mektupların yankılarını da taşıdı. Türk edebiyatı ve siyasetinin önemli isimleri Ulucanların daracık koğuşlarında günlerini geçirirken Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutan olaylar da bu koridorlarda yaşandı.

2006’da kapatılan ve 2009 yılında restore edilmek üzere Altındağ Belediyesine devredilen Ulucanlar Cezaevi, bambaşka bir kimlikle yeniden hayat buldu. Yıkılmak yerine korunarak geleceğe taşınan bu tarihi mekân, 15 Haziran 2011’de müze ve kültür-sanat merkezi olarak kapılarını yeniden açtı. Böylece Ulucanlar, Ankara’nın hafızasında derin izler bırakan bir yapı olmaktan çıkıp, kültürel mirasın canlı bir parçasına dönüştü.

HÜZÜN KOKAN MEKAN

Bugün Ulucanlar Cezaevi, geçmişin karanlık izlerini barındıran hücreleri, infaz odaları ve koğuşlarıyla ziyaretçilerine hüzünlü bir yolculuk sunuyor. Aynı zamanda düzenlenen sergiler, tiyatro oyunları, film gösterimleri ve çeşitli etkinliklerle sanatın ve kültürün merkezi haline geliyor. Bir zamanlar özgürlüğün özlemini çeken mahkûmların seslerinin yankılandığı koridorlar, artık umut dolu etkinliklerle çınlıyor.

Altındağ Belediyesinin tarihi yapıyı yıktırmayarak şehre kazandırdığı bu önemli kültür durağı, yalnızca Ankara için değil Türkiye’nin hafızası için de eşsiz bir değer taşıyor. Ulucanlar Cezaevi Müzesi, ziyaretçilerini hem ülkenin yakın tarihiyle yüzleşmeye hem de geçmişin izlerinden ilham alarak kendi içsel yolculuklarına çıkmaya davet ediyor.