Ankara'nın gizli koridorları Beyaz Perdede: "5 Parmak" ve efsanevi "Çiçero"nun hikayesi

1940'ların çalkantılı dünyasında, tarafsızlığın başkenti Ankara, İkinci Dünya Savaş'ın kaderini değiştirebilecek casusların cirit attığı bir arenaydı. İşte bu puslu ve gerilimli Ankara atmosferi, Hollywood'un en büyük casusluk filmlerinden birine ilham verdi: "Beş Parmak" (5 Fingers).

Joseph L. Mankiewicz'in yönettiği 1952 yapımı bu klasik film noir, "Çiçero" kod adlı bir casusun, Ankara'daki İngiliz Büyükelçiliği'nin kasasından çaldığı çok gizli belgelerin gerçek hikayesini anlatıyor. Bugün bir sinema klasiği olarak anılsa da, filmin kökleri tamamen Ankara'nın gerçek tarihine, büyükelçilik koridorlarında yaşanan nefes kesici bir ihanete dayanıyor.

BİR UŞAK, BİR KASA VE SAVAŞIN ORTASINDAKİ BAŞKENT

"Beş Parmak", her şeyden önce bir "Ankara hikayesi" anlatır. Filmin dayandığı gerçek olayların merkezinde, Arnavut asıllı Elyesa Bazna (kod adı Çiçero) bulunur. Bazna, savaş yıllarında Ankara'daki İngiliz Büyükelçisi Sir Hughe Knatchbull-Hugessen'in özel uşağı olarak çalışıyordu. İdeolojik bir amacı olmayan, tek motivasyonu para olan Bazna, büyükelçinin kasasından fotoğrafladığı Müttefiklerin en gizli askeri planlarını, Ankara'daki Alman Büyükelçisi Franz von Papen'e satmaya başladı.

Film, bu gerçek kişiyi "Ulysses Diello" (James Mason) karakteriyle ölümsüzleştirir. Diello'nun, Sir Frederic Taylor (Büyükelçi) olarak resmedilen patronunun kasasını soğukkanlılıkla açıp belgelerin fotoğrafını çektiği sahneler, Ankara'da yaşanmış bu inanılmaz ihanetin sinematik bir yansımasıdır.

HOLLYWOOD DOKUNUŞU: PARA, İHANET VE "OVERLORD" PLANLARI

Film, gerçek hikayeye bir "femme fatale" (öldürücü kadın) ekleyerek Hollywood'un kara film geleneğine de göz kırpar. Yoksullaşmış Fransız Kontes Anna Staviska (Danielle Darrieux), Diello'nun casusluktan kazandığı parayı saklamayı kabul eder ve onun Güney Amerika'ya kaçma hayallerinin bir parçası olur.

Filmin gerilimi, Diello'nun Müttefiklerin D-Day çıkarmasını (Overlord Operasyonu) detaylandıran planları çalmasıyla zirveye ulaşır. İngiliz karşı-istihbarat ajanı Colin Travers, Ankara'daki bu sızıntıyı bulmak için görevlendirilirken, Almanlar da Berlin'den Albay von Richter'i bu "paha biçilmez" casusla pazarlık yapması için Ankara'ya gönderir. Tüm bu olaylar, Ankara'yı uluslararası bir istihbarat satrancının merkezi olarak konumlandırır.

ANKARA'DAN KAÇIŞ VE TARİHİN İRONİK SONU

"Beş Parmak"ın en çarpıcı yanı, "Çiçero"nun sonunu anlatan ironik finalidir. Diello, D-Day planları için Almanlardan talep ettiği 100 bin sterlinlik devasa ödemeyi alır ve Ankara'dan kaçmayı başarır. Hayalini kurduğu Rio'ya ulaşır, ancak acı bir gerçekle yüzleşir: Almanların ona ödediği tüm paralar, "Bernhard Operasyonu" kapsamında üretilmiş sahte banknotlardır.

Tıpkı gerçek hayattaki Elyesa Bazna gibi, filmin karakteri de Ankara'da dönemin en büyük casusluk vurgununu yapmış ancak elinde değersiz kağıt parçalarıyla kalmıştır. "Beş Parmak", Ankara'nın sadece Türkiye'nin değil, dünya tarihinin de en kritik dönemlerinden birinde oynadığı rolü, gerilim ve ihanet dolu bir sinema diliyle belgeleyen bir klasik olarak arşivlerdeki yerini koruyor.

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber