Ankara’da uzmanından deprem alarmı (2) Ankara’nın deprem riski en yüksek ilçeleri hangileri?
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan, Ankara'daki deprem riskine dair Yeni Ankara'ya yaptığı açıklamada en riskli ilçeleri sıraladı.
Ankara’nın zemin yapısının deprem üzerine etkisi hakkında önemli bilgiler veren Alan, "Ankara’da farklı tip zemin türleri var. Etimesgut’un bir kısmı, Ulus tarafının bir kısmı, hatta Çankaya’nın belli bölümleri, özellikle dere yatağına yakın olan kısımları, Ankara Çayı’na yakın olan kısımlar doğrudan alüvyal zemin üzerinde. Yani gevşek. Yeraltı su seviyesinin yüksek olduğu çok alan var. Mesela Sincan bölgesi batıya doğru Ankara Çayı’nın getirdiği birikintiler üzerinde. En olumsuz zemin burası. Ardından hemen onu kuşaklayan Ankara kili diye tanımlanan bir kil üzerine oturan zeminler var. Eskişehir Yolu’nda birçok yerleşim birimi bunun üzerine oturuyor. Bazı bölümler doğrudan kaya zemin üzerine oturuyor. Yargıtay’ın yapıldığı yer. Anayasa Mahkemesi'nin bulunduğu bölge. Çankaya’nın önemli kısmı. Keçiören bölgesi. Buralarda kaya türü üzerine oturan zemin birimleri var. Mamak gibi aslında kaya olan ama oldukça ayrışmış ve heyelana müsait alanlar da söz konusu. Depremler sadece binaları yıkmıyor. Bazı yerlerde heyelanlara, kaya düşmelerine neden olabiliyor. Bunun yarattığı can kayıpları da söz konusu. Özellikle gevşek, alüvyal zeminler üzerine oturan birimlerde depremin yıkıcı etkisi daha fazla oluyor.
DEPREMDE EN RİSKLİ YER DEMETEVLER Mİ?
Demetevler zemin olarak bir kısmı alüvyal zemine bir kısmı da Ankara kili, Demetevler’in daha yüksek Şentepe’ye doğru olan kısımları, kaya üzerine oturuyor. Demetevler’de en büyük sıkıntı zeminle birlikte inşa teknolojisi ve yöntemi. Bir kere ruhsatsız yapılmış. Birçok yapı imar aflarıyla ruhsat almış. 1970’lerde binalar inşa edilmiş ve bunlar yüksek katlı yapılar. Bunların inşa teknolojisi ve malzeme kalitesi tam olarak bilinmiyor. Yeterli mühendislik hizmeti görmediği gibi, niteliksiz malzeme kullanıldığı anlaşılıyor. O nedenle insanlar, haklı olarak bir kaygıyı ifade ediyor." ifadelerini kullandı.
“BAŞKENT DE İMAR RANTI KONUSUNDA ÜZERİNE DÜŞENİ ALIYOR”
Ankara’daki binaların genel deprem dayanıklılığı hakkında konuşurken Ankara'nın bu anlamda şanslı olduğunu belirten Alan, "Ankara, diğer kentlere göre şanslı olmakla birlikte bu şansını yeterince kullanabiliyor mu diye soracak olursanız ben kullanmadığı düşüncesindeyim. Bir kere Ankara, ülkenin başkenti. Çok yeni gelişen bir kent olmasına rağmen birçok bölge oldukça plansız gelişmiş. Yeterli denetim faaliyeti yürütülmüyor. Yapı denetim kuruluşları hiçbir zemin etüdünü denetlemiyor. Zemin etütleri denetlenmeksizin kabul ediliyor. Belediyeler, 'bu zemin etütlerini niye denetlemedin?' diye sormuyor bile. Bunların hepsine ruhsat veriliyor maalesef. İmar rantı ve talanı konusunda başkent de kendi üzerine düşeni alıyor.
ANKARA 1960’LARA KADAR ‘DEPREMDEN ETKİLENMEZ’ MANTIĞIYLA İNŞA EDİLDİ
Yani rantın yüksek olduğu alanlarda kaçak yapılaşmalar, arzu ettiğimiz mühendislik hizmetini görmeden yapılan yapılar, niteliksiz malzeme kullanımı bu bölgede insanları tedirgin ediyor. Ama en büyük tedirginlik, mevcut mevzuatımız ile Ankara’yı 1960’lara kadar ‘Ankara depremden etkilenmez’ düşüncesiyle inşa etmişler. 60’lardan sonra kısım kısım Ankara’nın deprem tehlikesi yükselmiş ama elimizde geniş bir spektrum olan yapı stokumuz var. Bu yapı stoku, inşa edildiği dönemin en azından standartlarıyla, mevzuatıyla yapıldığı için elimizde kötü bir envanterimiz var. Bunun tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor.
Mesela 1940’ta yapılan binalarda diyorlar ki 'Ankara risksiz. Hiç deprem olmaz'. Şimdi düşünün, siz bir yerde deprem olmayacak diye bina tasarlıyorsunuz, üç gün sonra deprem oluyor. Dayanabilir mi bu binalar? Tabii ki bunların dayanma ihtimali görülmüyor." dedi.
"Ankara’daki kamu binaları ve hastaneler büyük bir depremde ayakta kalabilir mi?" sorusunu da temkinli bir şekilde yanıtlayan Alan, "Şu an çok bir risk görmüyoruz ama meydana gelen son depremi, buna kaynaklık yapan sistemi bilimsel anlamda aydınlatmak zorundayız. Burada bir deprem oldu. Bu depreme kaynaklık eden fay hangisi? Büyüklüğü ne kadar? Maksimum üretebileceği deprem ne kadar? Olması durumda yakın çevresi başta olmak üzere hangi ivme değerlerini üretebilir ve binalarımız bu ivme değerlerini baz alarak gerçekleştiriliyor mu? Bunları sormak durumundayız. Bu ancak o zaman ortaya çıkabilir. Bugün sorunsuz gözükse de üç gün sonra aynı şeyleri söylemek olanaksız olabilir. Ankara, nasıl olsa deprem olmaz diye, olası depremden kendisini korumak için yeterli tedbirlerin alınmadığı bir kent." diye konuştu.
DEPREMİN ANKARA’DAKİ KOT YAPILARA ETKİSİ
Ankara’da çok fazla kot yapı olduğunu ve bu yapıların deprem sırasında ek bir problem yaşatabileceğini belirten Alan topografik risklerden de bahsetti:
“Depremde topografik etki dediğimiz faktör var. Eğer topografyaya yüzeye yakın bir noktada, dışarıya yakın noktada yaparsanız o kaya zemin üzerindeki örtünün kalınlığı ve niteliği dikkate alındığında bina ona göre inşa edilmemişse yapılarda yatay ötelenmeden kaynaklı hasarlar meydana gelebilir. O yüzden bu kot kazanımında her zaman dikkatli olmak gerekiyor. Bazen bir kayba da neden olabilir. Yatay öteleme dediğim, deprem kuvvetleri binalara yatay olarak gelir, ondan sonra binayı yatay olarak öteler. Bir taraf dolu toprak var, kottan kazanmış. Diğer tarafta da önü boş. Boşsa ne yapacak? Ötelenme miktarı fazla olacak. Binalarda da ötelenme miktarı hesaplanarak projeler hazırlanır. Projede belirtilen ötelenme miktarın üzerindeyse bina yıkılıyor.”