Ankara sokaklarında polis barikatı: Sendikanın Külliye yürüyüşü engellendi
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne yürümek isterken polis barikatıyla karşılaştı. Başkan Orhan Yıldırım, “Amacımız yalnızca taleplerimizi iletmekti, barikat iyi niyetimize engeldir” dedi.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, Ankara Kolej’deki sendika binasından başlayarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne yürümek isteği sırada polis ablukasıyla karşılaştı. Sendika üyeleri, “Biz normal vatandaş gibi kaldırımlardan yürümek istiyoruz, duvarları, kapıları yıkmak gibi bir niyetimiz yok” diyerek anayasal haklarına dikkat çekti. Polis sessizlik çağrısı yaparken, üyeler Anayasa’nın “Herkes önceden izin almadan, SİLAHSIZ ve SALDIRISIZ toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." maddesini (34. maddesini) hatırlattı.
“BARİKAT İYİ NİYETİMİZE YAPILAN HAMLEDİR”
Konfederasyon Başkanı Orhan Yıldırım, amaçlarının yalnızca memur ve emeklilerin taleplerini duyurmak olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Biz iyi niyetli olarak yalnızca Ankara’daki kadroyu çağırdık. Binlerce kişiyi buraya yığabilirdik ama yapmadık. Amacımız demokratik yollarla taleplerimizi Cumhurbaşkanı’na iletmekti. Ancak önümüze konan barikat, iyi niyetimize yapılmış bir hamledir.”
Yıldırım, mevcut sendikalar yasasının yetersizliğini vurgulayarak hakem heyetinin işlevsizliğine dikkat çekti. Yıldırım sözlerine şu şekilde devam etti:
“4688 sayılı Sendikalar Yasası, memurlara gerçek anlamda toplu sözleşme hakkı tanımıyor. Hakem heyetinde 11 kişinin 6’sı bizzat Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Böyle bir yerde hakemlik olmaz. Daha önce üç kez gidilen hakem heyetinde de Çalışma Bakanlığı ne önerdiyse heyet noter gibi onayladı.”
“TİYATRONUN FİGÜRANI OLMAYACAĞIZ”
Konfederasyonun mücadele kararlılığına vurgu yapan Yıldırım, önceki dönemlerde yaşanan sürecin tekrarlanmasına izin vermeyeceklerini belirterek, “Biz daha ilk günden söyledik, bu tiyatronun figüranı olmayacağız. Bunun için diğer konfederasyonlarla ortak hareket ettik. İlk kez bütün konfederasyonların aynı günde iş bırakması sağlandı. Ama işveren heyeti hâlâ ‘Hepiniz birleşseniz de bizim umurumuzda değilsiniz’ diyor.” dedi.
“MEMUR NASIL GEÇİNECEK?”
Ekonomik kriz ve hayat pahalılığına değinen Yıldırım, memur ve emeklilerin yaşadığı sıkıntıları ilişkin ise şu şekilde konuştu:
“Bugün Ankara’da herhangi bir semtte ev kiralarını sorun. Tek maaşlı bir memur nasıl ödeyecek? Emekli nasıl geçinecek, gıdasını nasıl alacak? Buna rağmen karşımıza yüzde 6, 7, 11 gibi komik rakamlarla çıkıyorlar. Bu, memur ve emeklilerle alay etmektir.”
“SOSYAL DEVLET BÜTÇEYİ EMEKÇİYE AYIRMALIDIR”
Türkiye’nin sosyal devlet niteliğinin zayıfladığını vurgulayan Yıldırım, gelir dağılımındaki adaletsizliğe dikkat çekerek, “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir, sosyal devlettir. Ama bugün işçisi, çiftçisi, emeklisi eziliyor. Ezilmeyen tek kesim rant çevreleri ve yandaş sermayedir. Biz buna boyun eğmeyiz. Bütçe sermayeye değil emekçiye ayrılmalıdır" dedi.
Ekonomik krizin sorumluluğunu hükümetin yanlış politikalarına bağlayan Yıldırım, memurların bu yükü taşıyamayacağını ifade etti. Yıldırım ekonomik krize ilişkin, “Ekonomik krizi çıkaran biz değiliz. 23 yıldır bütçeyi yöneten siyasi iktidarın yanlış politikalarıdır. Krizi biz çıkarmadık, bedelini de biz ödemek zorunda değiliz.” ifadelerini kullandı.
“EĞİTİM VE SAĞLIK PARASIZ DEĞİL”
Yıldırım, sosyal haklardaki azalmaya dikkat çekerek, “Bu ülkede artık parasız eğitim diye bir kavram kalmadı. Parasız sağlık deniyor ama kim ücretsiz tedavi olabiliyor? Halk kendi denizine, kendi sahiline giremiyor. Manavdan sebze meyve alamıyor. Böyle bir ülke yönetimi olur mu?” dedi.
Yıldırım, konfederasyonun siyasi bir kaygı taşımadığını belirterek şunları ekledi:
“Biz hiçbir siyasi görüşün temsilcisi değiliz. Biz yalnızca ekmeğimizin peşindeyiz. Devletin memuru yoksul olamaz. Çocuğuna harçlık veremeyen babaların boynunu bükmesini kimse istemesin. Ekmeğimizi kimsenin cebine aktarmasına izin vermeyeceğiz.”
“BÜTÇEDEN BİZE DÜŞEN BU”
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne yürüyemeyen Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Başkanı Orhan Yıldırım ve beraberindeki üyeler, konfederasyon önünde oturma eylemi başlattı.
Eylem sırasında Yıldırım, elindeki bir dilim ekmeği bölerek bir konfederasyon üyesine verdi. Üye, ekmeği lokma lokma diğer katılımcılara dağıttı ve “Bütçeden bize düşen pay ancak bu” dedi. Yıldırım ise geri kalan ekmeği göstererek, “Bu dilim benim, bu pay benim” sözleriyle mücadelenin sembolik anlamını vurguladı.