Ankara itfaiyecilerinden belediyelere çağrı! “Hizmet veriyoruz, faydalanamıyoruz”
Ankara İtfaiyeciler Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Osman Şeheri, yıllardır fedakârca görev yapan itfaiye personelinin psikolojik destek ve sosyal haklar açısından ciddi mağduriyet yaşadığını belirterek, “Biz de insanız, destek bekliyoruz. Haklarımız lütuf değil, insani birer ihtiyaçtır.” dedi.
Türkiye'nin dört bir yanında çıkan orman yangınları, sadece doğayı değil, müdahale eden itfaiye personelini de derinden etkiliyor. Yangın sahalarında görev alan itfaiyeciler, ağır çalışma koşulları, yetersiz sosyal haklar ve psikolojik baskılarla mücadele ediyor. Yaşanan zorluklara dikkat çeken Ankara İtfaiyeciler Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı ve 34 yıllık deneyimli itfaiyeci Osman Şeheri, konuyla ilgili olarak Yeni Ankara’ya özel açıklamalarda bulundu.
“BİZ DE İNSANIZ, DESTEK BEKLİYORUZ”
Görevleri sırasında yaşadıkları travmaların uzun vadeli etkilerine vurgu yapan Başkan Şeheri, “Ben 34 yıllık bir itfaiyeciyim. Her yıl fiziksel sağlık muayenesinden geçiyoruz. Bu rutin kontroller hem genel sağlığımızı hem de varsa kronik hastalıklarımızı tespit etmeye yarıyor. Ancak psikolojik açıdan hiçbir rehabilitasyon hizmeti almıyoruz. Yeni göreve başlayan genç itfaiyeci arkadaşlar için tek temennim, bizim yaşadığımız gibi olağanüstü yangınlar ya da travmatik olaylar yaşamamalarıdır. Çünkü biz bunları yaşadık ve psikolojik olarak fazlasıyla etkilendik. Örneğin polis veya asker çatışmaya girdiğinde, hemen rehabilitasyon merkezine gönderilerek psikolojik destek alması sağlanıyor, hatta izin veriliyor. Bizde ise böyle bir uygulama yok. Bugün nöbete gidersiniz; üç ceset çıkarırsınız, yaralılarla uğraşırsınız, ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi tekrar görevinize dönmek zorundasınız. Bu yaşadıklarımız bir yerlerde birikiyor, kalbimizde ya da zihnimizde iz bırakıyor. Sonrasında da bazen insan, psikolojik yorgunluğun etkisiyle normalde yapmayacağı davranışları sergileyebiliyor. Bu tür taşmaların sebebi, o birikmiş duyguların zamanla patlama noktasıdır. İtfaiyeciler de insandır; anne, baba, ebeveyn ve toplumun bir parçasıdır. Sosyal hayatları vardır, ancak aileleriyle tatil yapacak durumda bile değiller. Yangınlar, seller, trafik kazaları, intihar girişimleri, aklınıza gelebilecek her türlü olağanüstü durumda itfaiyeciler görev başındadır. Her yere giderler, asla gocunmazlar. Ancak bunun karşılığında toplum ve yöneticiler tarafından hak ettikleri değeri görmeleri gerekir.” ifadelerini kullandı.
“BELEDİYELERE SESLENİYORUZ: HİZMET VERİYORUZ AMA FAYDALANAMIYORUZ”
Belediyelerin sahip olduğu kamp alanları ve dinlenme tesislerinin itfaiye personeline de açılması gerektiğine dikkat çeken Şeheri, şunları kaydetti:
“Belediyelerin kamp alanları olmasına rağmen, bu alanlardan itfaiyeci arkadaşlarımız yararlanamıyor; sadece oraya gidip hizmet veriyorlar ancak o hizmetten kendileri faydalanamıyor. Bu da var olan psikolojik yorgunluğun üzerine yeni bir yük daha bindiriyor. Günümüzde ekonomik şartlar zor olduğu için, belediyelerin sunduğu sosyal imkânlardan itfaiyecilerin de yararlanması sağlanmalıdır. Kamp alanları gibi dinlenme tesisleri bu noktada çok önemlidir. Birçok kurumda taltif ve takdir uygulamaları varken, bizde ne yazık ki bunların çoğu yok. Oysa bu tür destekler, hayatın doğal akışı içinde herkesin hak ettiği şeylerdir; birer lütuf değil, insani birer ihtiyaçtır. Buradan tüm belediye başkanlarına, özellikle Sayın Mansur Yavaş’a seslenmek istiyoruz: Lütfen bu konuda bize destek olun. Ankara İtfaiye Daire Başkanlığı, eğitim konusuna büyük önem veriyor; sıklıkla seminerler düzenliyor ve online eğitimler gerçekleştiriyor. Ancak insan sadece eğitimle ya da görevle sınırlı bir hayat süremez. Herkesin rahatlamaya, dinlenmeye, ailesine zaman ayırmaya ve ekonomik olarak biraz olsun nefes almaya ihtiyacı vardır.”
“İTFAİYECİLERDE KORUYUCU EKİPMAN HAYAT KURTARIYOR”
İtfaiyecilerin görev sırasında karşılaştıkları risklerin, doğru ve eksiksiz koruyucu ekipman kullanımıyla büyük oranda önlenebildiğine işaret eden Şeheri, “Görev esnasında kendilerine verilen koruyucu ekipmanları doğru ve eksiksiz şekilde kullandıklarında, genellikle ciddi bir zarar görmezler. Bugün bir itfaiyecinin başında kaskı, yüzünü koruyan cihazı, ellerinde ısıya dayanıklı eldivenleri, özel yangın elbisesi ve geç tutuşan çizmeleri gibi birçok koruyucu ekipmanı bulunmaktadır. Bu ekipmanlar düzgün ve bilinçli şekilde kullanıldığında, itfaiyeci dumandan ya da aşırı ısıdan fazla etkilenmez. Ancak bazı kişiler, 'terledim' diyerek ekipmanı eksik kullanırsa, yangına bu şekilde girerse, elbette zehirli gazlardan ve dumandan etkilenebilir. Dikkatli ve kurallara uygun şekilde çalışıldığında, ciddi hasar görme ihtimali oldukça düşüktür. Nitekim büyük vakalar çok nadir yaşanır.” şeklinde konuştu.
“MEVCUT YÖNETMELİK MUTLAKA DEĞİŞTİRİLMELİ”
Yangın güvenliği ve toplumsal farkındalık çalışmaları konusunda çeşitli adım atıldığını söyleyen Şeheri, aynı zamanda mevut yönetmeliğin mutlaka değiştirilmesi gerektiğini belirterek, sözlerini şu şekilde devam ettirdi:
“Yangın güvenliği ve toplumsal farkındalık konusunda da çeşitli adımlar atılıyor. Özellikle 'önleyici tedbirler' adı altında faaliyet gösteren özel bir müdürlüğümüz var. Bu müdürlük, öğretmenlere, öğrencilere, sivil toplum kuruluşlarına ve halka yangınları önlemeye yönelik eğitimler ve konferanslar veriyor. Bu eğitimlere katılanların bir kısmı kamu kurumlarında çalışıyorsa, kendilerine sertifika veriliyor. Böylece, bu bireyler adeta ‘yardımcı itfaiyeci’ statüsüne gelmiş kadar donanımlı hâle getiriliyor. Burada temel bir sorun yok; ancak asıl sıkıntı, denetim sürecinde yaşanıyor. Her dükkân ya da iş yeri açılışında itfaiyeden 'kullanılabilirlik raporu' yani itfaiye raporu alınması gerekir. Bu aşamada itfaiye zabıtasındaki ekip arkadaşlarımız gidip ilgili yeri denetler. Söndürme tüpleri, acil çıkış kapıları, yönlendirme işaretleri gibi unsurları kontrol ederler. Ancak bu denetim sadece ruhsat sürecinde yapılır; sonrasında tekrar denetim yapılması yasal olarak mümkün değildir. Çünkü mevcut yönetmelik, itfaiyeye bu konuda bir yetki vermemektedir. Bu da ciddi bir denetimsizlik sorunu doğurmaktadır. Örneğin, bir işletme söndürme sistemini ruhsat alabilmek için kurar; biz denetimi yaptıktan sonra o sistemi söküp başka bir dükkâna taşır. Yani gerekli ekipmanları sadece geçici olarak gösterirler, ardından kaldırırlar. Herkes işin ekonomik yönünü düşünüyor, güvenliği ikinci plana atıyor. Bizim sadece ilk denetimi yapma hakkımız olduğu için, daha sonra kontrol edemiyoruz. Bu yüzden mevcut yönetmeliğin mutlaka değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
“İTFAİYECİLERE ŞEHİTLİK VE GAZİLİK HAKKI VERİLMİYOR”
İtfaiyecilerin yaşamlarını riske atarak görev yaptıkları süreçte yaşadıkları hak kayıplarına dikkat çeken Şeheri, “Ancak başka bir soruna daha değinmek istiyorum. Ne yazık ki bir itfaiyecimiz yangında ya da başka bir olayda hayatını kaybettiğinde, siyasi makamlar onun cenazesinde tabutunun altına girerek ‘şehidimiz’ der, ama bu sadece sözde kalır. Gerçekte şehit sayılmayız. Gazilik hakkımız da yoktur. Meslek sınıfı olarak tanınmadığımız için vefat eden arkadaşlarımız iş kazası statüsüne bile zor sokulmaktadır. Tazminatlarını alabilmek için aileler ciddi mücadele vermek zorunda kalıyor.” dedi.