Ankara doğumlu, Yeşilçam’ın “Küçük Hanımefendisi” Belgin Doruk kimdir?
Belgin Doruk, 89 yıl önce bugün; 28 Haziran 1936’da Ankara’da doğan, Türk oyuncu ve modeldir.
Belgin Doruk, Türk sinemasının 1950’ler ve 1960’lı yıllarında en popüler oyuncularından biri olarak bilinen, “Küçük Hanımefendi” lakaplı oyuncu ve modeldir. Güzelliği, oyunculuk yeteneği ve özellikle yanağındaki gamzesiyle Türk sinemasında unutulmaz bir yer edinen Doruk, Yeşilçam’ın altın çağında melodram ve duygusal komedi türlerinin aranan yüzü olmuştur. Ancak hayatı, şöhretin zirvesinde olduğu kadar trajik olaylarla da doludur.
BELGİN DORUK KİMDİR?
Belgin Doruk, 28 Haziran 1936’da Ankara’da ziraat mühendisi Hasan Doruk ve Refet Hanım’ın kızı olarak dünyaya geldi. Annesinin, hamileyken gamzeli bir çocuk istediği için bol bol ayva yediği ve Doruk’un gamzeli doğmasının bu dilekle bağdaştırıldığı, oyuncunun kendi anılarında aktardığı ilginç bir detaydır. Ailesi daha sonra İstanbul’a taşınarak Bakırköy’ün Yeşilköy semtine yerleşti. Çocukluğundan beri artist olmayı hayal eden Doruk, 1952 yılında, henüz ortaokul son sınıftayken, annesinin desteğiyle Yıldız Dergisi ve İstanbul Film’in düzenlediği bir güzellik ve oyuncu yarışmasına katıldı. Babası bu duruma karşı çıksa da, annesi Refet Hanım’ın teşvikiyle yarışmada kadınlar arasında birinci oldu. Erkeklerde ise Ayhan Işık ve Mahir Özerdem birinciliği paylaştı. Bu yarışma, Doruk’un sinema kariyerinin başlangıcı oldu ve aynı yıl, Faruk Kenç’in yönettiği Çakırcalı Mehmet Efe’nin Definesi (1952) filmiyle beyazperdeye ilk adımını attı.
BELGİN DORUK’UN SİNEMA KARİYERİNDEN İZ DÜŞÜMLER
Belgin Doruk, 1950’ler ve 1960’larda Türk sinemasının en üretken ve sevilen oyuncularından biri oldu. Güzelliği, zarafeti ve doğal oyunculuğuyla izleyicilerin kalbini kazandı. Kariyerinde toplamda 80’den fazla filmde rol aldı ve özellikle melodramlar ile duygusal komedilerde başrol oynadı.
Başarılı oyuncu, 1969 yapımı "Ayşecik-Yuvanın Bekçileri" filmiyle 1970'te Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Kadın Oyuncu" ödülüne layık görüldü.
FİLMLERİNDEN ÖNE ÇIKANLAR
Küçük Hanımefendi Serisi: Doruk’un en bilinen rolleri, Ayhan Işık ile başrolü paylaştığı Küçük Hanımefendi (1961) serisidir. Nejat Saydam’ın yönettiği bu film, zengin ve şımarık bir kızı canlandıran Doruk’un, genellikle bir şoför ya da mütevazı bir karaktere âşık olması üzerine kurulu hikayesiyle büyük beğeni topladı. Seri, Küçük Hanım Avrupa’da (1962), Küçük Hanımın Kısmeti (1962) ve Küçük Hanımın Şoförü (1962 ve 1970) gibi devam filmleriyle genişledi. Bu seri, Türk sinemasında klasikleşti ve Doruk’u “Küçük Hanımefendi” lakabıyla özdeşleştirdi.
Zeki Müren ile Filmler: Belgin Doruk, Türk müziğinin efsane ismi Zeki Müren ile de birçok filmde başrol oynadı. Kırık Plak (1959), Hep O Şarkı (1961), Bahçevan (1962), İstanbul Kaldırımları (1963) ve Hayat Bazen Tatlıdır (1964) gibi yapımlar, ikilinin kimyasının seyirci tarafından çok sevildiğini gösterdi. Zeki Müren’in Doruk için “Burnunun ucundan kirpiğinin gölgesine kadar güzel” dediği rivayet edilir.
SAĞLIK SORUNLARI VE TRAJİK ÖLÜMÜ
1960’ların sonlarında ve 1970’lerde, Türk sinemasındaki değişimler ve kişisel sorunlar Doruk’un kariyerini etkiledi. En büyük mücadelelerinden biri, kilosuyla ilgili yaşadığı sorunlardı. Çölde Bir İstanbul Kızı filmi için hızlı kilo vermesi gerektiğinde, annesinin önerisiyle amfetamin içeren zayıflama hapları kullanmaya başladı. Bu haplar, hormonal dengesini bozarak sinir sistemini mahvetti ve Doruk’un ruhsal sağlığını derinden etkiledi.1970’lerde sahne denemesi yaptı ancak Çakıl Gazinosu’nda prova sırasında şarkı sözlerini unutarak başarısız oldu. Amfetaminin etkisiyle sahnede şiir okumaya başlaması, kariyerinde bir dönüm noktası oldu. Sinir krizleri geçiren Doruk, Şişli’deki Fransız Lape Psikiyatri Hastanesi’nde tedavi gördü. Ekonomik sorunlar da peşini bırakmadı; evine icra geldi, eşyaları haczedildi ve bir dönem kızı Gül’ün getirdiği eski koltuklarla yaşamak zorunda kaldı.
Belgin Doruk, yalnızlık, mutsuzluk ve sağlık sorunlarıyla mücadele ederken 120 kiloya ulaştı. “Hayranlarım beni filmlerdeki gibi hatırlasın” diyerek inzivaya çekildi ve kamuoyundan uzak bir yaşam sürdü. 26 Mart 1995’te, 58 yaşında, İstanbul’da kalp yetmezliği nedeniyle yalnız başına hayatını kaybetti. Cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi. Ölümünden bir hafta önce Sadri Alışık’ın vefat etmesi, iki oyuncunun aynı mezarlıkta yan yana istirahat etmesi kaderin bir cilvesi olarak yorumlandı.