Diplomasinin gölgesinde Gazze’deki barış süreci
Gazze sokaklarında yıllardır süren savaşın ve umutsuzluğun sonunda küçük bir filiz yeşeriyor. Dünya barış sürecini konuşuyor. Peki gerçekten barış gerçekleşecek mi, yoksa diplomasinin arkasında kaybolan bir hayal mi? Umarım böyle bir durum söz konusu olmaz. Keza hem insanlığın hem de Gazze halkının vebali çok büyük. Bu topraklarda barışın anlamı, susan bomba sesleri değil; sokaklarda koşan, oynayan çocukların şen kahkahaları olmalı.
Yıllardır “barış” kelimesi, kâğıt üzerinde yazılıp dilekten öteye gidemeyen bir temenniye dönüşmüş durumda. Literatürümüzde barış kelimesi, süresi yılları alan ve çoğu zaman nihai sonuca ulaşamayan müzakerelerin adı olarak geçiyor. Artık uluslararası toplumun “kınıyoruz, endişeliyiz” cümlelerini duymaktan hepimize gına geldi.
Kelimelerin bu sürece bir katkısı yok; toplum icraat görmek istiyor. Her anlaşma girişimi, siyasi çıkarların duvarına çarpıp paramparça olmaya mahkûm oldu. Her olayda, her durumda olduğu gibi barışın da temeli adalet. Adaletsiz yapılan her iş eksik oluyor ve geleceğe dair bir umut da vadetmiyor.
Gazze’de barıştan konuşurken, her şeyi göz önünde bulundurmak gerekli: yıkılan evleri, biten hayatları, travmaları… Hâlâ siyonistlerin gözü, dinlerince “vadedilmiş” bu topraklarda. Barış sürecinde atılacak her adım, yalnızca bölgeyi değil, küresel dengeyi de etkileyecek. Türkiye, Amerika ve Katar garantörlüğünde çözüm için Filistinli ve İsrailli yetkililerin hazırlık yaptığı biliniyor. Temennim o ki geçmişteki anlaşmalar gibi bu süreç de adalet ve eşitlikten yoksun kalmaz. Çünkü önceki barış girişimleri, tam da bu yüzden amacına ulaşamadı. Bu barış da o zamanlardaki gibi çöküşe uğramamalı. Ne kadar kıymetli aslında temiz su, elektrik ve korkusuz bir yaşam. Özgürce sokaklarda gezebilmek, hayal kurabilmek, plan yapabilmek… İşte tam bu noktada konuşulan her madde, insan hayatına sımsıkı tutunmalı; yoksa hep eksik, hep yarım bir anlaşma olarak kalacak.
Dünya kamuoyu bu süreci uzun süredir sadece izliyor. Oysa bu barış sadece tarafları değil, tüm insanlığı ilgilendiriyor. Bu süreç insanlığın ortak sorumluluğu olmalı. Dolayısıyla sadece Gazze halkı değil, insanlık da kazanmalı. Zor bir süreç ama aynı zamanda umut vadeden bir dönem. Eğer başarıyla tamamlanırsa, insanlığın barışa hâlâ inanabileceğini gösterecek aynı zamanda.
Şimdi gözler ve kulaklar liderlerde. Barış kâğıt üzerinde mi kalacak, yoksa gerçekten mi olacak?